Irak Kürdistanı için yaya kalmayalım

A -
A +
Irak Kürt Bölgesel Yönetimi (IKBY) bilindiği üzere 25 Eylül tarihini bağımsızlık için referandum olarak ilan etti.
Başbakan Binali Yıldırım ile Dışişleri Bakanlığı sert biçimde kınadı.
Keza Cumhurbaşkanlığı Sözcüsü İbrahim Kalın da.
Referandum tarihinin ilan edilmesinin ertesi günü yazdım.
“Türkiye bu konuda ön alıcı davranmalı, sert ve katı bir tutum ya da dil yerine daha kapsayıcı, kucaklayıcı ve yol gösterici olmalıdır...”
Çünkü böylesi bir tutumun sonucunda eğer IKBY’yi kendimizden uzaklaştırırsak ve ardından ne yapacağı hiç belli olmayan, daha doğrusu 20 yıl öncesinden belli olan, sadece stratejilerini birtakım taktik değişikliklere uğratarak geciktiren ya da ileriye alan Batı karşısında apışıp kalabiliriz. Bir de bakmışsın ki başta ABD ile Avrupa ülkeleri bir bir bağımsız Kürt yönetimini tanımaya başlamış, biz bir kere daha geriden nal toplarız.
Doğru, birtakım handikaplarımız var. Ama onu da belirttim. Artık Türkiye coğrafyasında bağımsız bir Kürt devleti olgusuna yer ve imkân yok.
Belki “Irak merkezî hükûmeti ile ilişkilerimiz var ve onları kızdırıp düşmanlarımıza yeni bir tanesini daha eklemek istemiyoruz” da denebilir. Ama yöntem ve üslup diye bir şey var.
Nitekim o esnek dil konusunda bir umudum vardı ve o da yine Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan’dan geldi. Erdoğan karara önce üzüldüğünü söyledi ancak ardından ekledi:
“Temenni ederdik ki istişare yoluyla yapılsın. Bu bölgede Kuzey Irak yalnız değildir. Musul’da Araplar, Kerkük’te Türkmenler birlikte yaşıyorlar. Biz barış içinde bir adımın atılmasını ve Irak’ın bütünlüğünü savunduk ama zaman zaman orada da ipin ucunun kaçtığını gördük. Bu bizi üzmüştür.”
Erdoğan söylenmesi gerekeni söylüyor ama Irak’ın birlik ve bütünlüğünü savunduğumuz hâlde ülkedeki Türkmenlerin durumunun her zaman kötü olduğunu, hatta ipin ucunun kaçtığını belirtiyor. En can alıcı ve anahtar cümle de şu:
“Temenni ederdik ki istişare yoluyla yapılsın...”
Bildiğim kadarıyla IKBY liderleri; gerek Mesud Barzani, gerekse Neçirvan Barzani hükûmetle buluşmalarında bu konuyu gündeme getirerek nabız yokladı. Hep klasik cevaplar aldılar. Oysa bu mesele Cumhurbaşkanı’nın da dediği gibi şeffaf biçimde istişare edilseydi çok daha yararlı sonuçlar doğururdu.
Vakit geçmiş değil. Ama hızla tükeniyor.
Bakın Birleşmiş Milletler Irak Destek Misyonu (UNAMI), Irak Kürt Bölgesel Yönetimi'nin (IKBY) referandumuna hiçbir şekilde karışmayacağını bildirdi.
Bu çok önemli bir atak.
Bir diğeri ise ABD’den ve asıl belirleyici olan da o.
ABD Dışişleri Bakanlığı ise aynen Cumhurbaşkanı Erdoğan gibi pek çok “zorunlu” cümleyi ettikten ve bölgede asıl öncelikli olanın DEAŞ terörünü bitirmek olduğunu belirterek şöyle diyor:
"Irak Kürt halkının meşru arzusunu anlıyor ve destekliyoruz. Bağlayıcı olmayacak bir referandumun bile yapılmasının bizi önceliklerimizden uzaklaştıracak oluşu hakkındaki kaygılarımızı Kürdistan bölgesindeki yetkililere ilettik. Önceliğimiz DEAŞ'ı yenmek, istikrarı sağlamak.”
Tekrar ediyorum. Hamaseti bırakalım ve ileriye yönelik plan ve projeler hazırlayan adım atalım.
Katar konusundaki izlediğimiz dengeli ve ön alıcı siyasetin benzerini burada da görmek Türkiye’yi rahatlatır.
UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.