Yüksek faizin sebebi belediyelerin savurgan harcamaları

A -
A +
Yüksek faizin sebebi belediyelerin savurgan harcamaları
 
Dünkü Hürriyet’in sürmanşetiydi.
İstanbul 4 numaralı Kültür Varlıklarını Koruma Kurulu, Fatih Belediyesi’nin başvurusuyla aldığı bir kararla, Sepetçiler Kasrı’ndan Ahırkapı Feneri’ne kadar uzanan surlarla demiryolu arasındaki 1. Dereceden SİT alanını 3. Dereceden SİT alanına dönüştürdü.
Bu bölgeye müze denetiminde “kontrollü” şekilde inşaat izni verilecek. Topkapı Sarayı içindeki Hasbahçe dâhil avlular için yapılaşma izni ise Kültür Bakanlığı’ndan alınacak. Yani artık her şey artık çok daha kolay.(*)
Bir başka olay daha. İstanbul Büyükşehir Belediyesi’nde biliyorsunuz Kadir Topbaş’ın istifası sırasında gündeme gelen ve meclisteki AK Partili üyelerin verdiği oylarla geçen 5 adet imar kararı vardı. Bunlardan biri de Sarıyer Belediyesi sınırları içindeki Kilyos-Zekeriyaköy-Uskumruköy kavşağındaki “yol düzenlemesi” olarak geçmekte. Yoğun bir trafiği olmayan o kavşağın tek ihtiyacı trafik ışıkları. Her iki tarafında 100’e yakın ağacın olduğu, tahminen 20 dönümlük yeşil alandan söz ediyorum. Geçen hafta o kavşak inşaatı başladı ve ağaçları acımadan teker teker kestiler. Ne o? Kavşak çalışması, yol genişletmesi.
Bir de İstiklal Caddesi’nin son 20 yıldır kaç defa bozulup yapıldığını bir hayal edin. Sonuç kocaman bir sıfır. İstiklal Caddesi ve Taksim’i Allah kurtarsın demekten başka bir şey gelmiyor elimizden. Caddedeki mağazaların kapanmasının sebeplerinden biri de bu. Cadde zemini 15 yıldır yaz-boz tahtasına döndü. Bir kültür, sanat ve eğlence merkezi olarak bilinen ve turizmin kalbi olan Taksim kısacası acınacak hâlde. Her yer beton. Gezi olaylarının ardından Taksim’in nasıl olacağına dair bir sürü maket plan paylaşıldı medyada. Gözlerimiz kamaştı, aman ne güzel dedik ama ortada koskoca bir beton ucube var. Onun üzerinden geçen zamanda Avrasya Tüneli bitti de trafiğe açıldı, düşünün artık.
Nasıl bir yapılaşma isterisidir bu anlaşılır gibi değil, diyeceğim ama anlıyoruz tabii. Yeşil alan diye projelendirilen yerlere bakın. Ağaçtan çok sosyal tesis, kafe, lokanta var. Yürüme yolları ve yapılaşmış alanların tamamına beton dökülmüş durumda. Batı’daki yeşil alanlara bakın. Yürüme yolları toprak ve abartılı çiçek peyzajları yok. Kafe ve lokanta desen en fazla bir ya da iki tane bulursun. O da küçük çaplıdır.
Şehirde yaşıyoruz ve şehrin ihtiyaçlarının ne olduğunu biliyoruz ama bakıyoruz başka bir şeylerin peşinde koşturuluyor. Bunun adı RANT, başka bir şey değil.
Belediyelerin ellerindeki gelir kaynaklarını değerlendirirken insaf ölçüsünü kaçırmamaları, halkın ihtiyaçlarını öne çıkarmaları gerekmekte. Bugünün bir de yarını var. Bunu tüm partilerin belediyeleri için söylüyorum; birilerine para kazandırmak için har vurup harman savurduğunuz o paraların bedelini bu ülke ödüyor. Belediyeler eskisi gibi gelir kaynaklarından yoksun değil ama buna rağmen ihtiyaç dışında harcama yapmaması, tasarrufa önem vermesi gerekmekte. Aksi hâlde bedeli hepimiz ödüyoruz.
Geçen gün bir radyo programında ekonomist Prof. Dr. Emre Alkin ile aynı anda konuktuk. Faizlerin yüksek olması üzerine Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan’ın sözleri konuşulmaktaydı. Emre Alkin faizin düşmesi için tasarruf oranının yükseltilmesi, bunun için de öncelikle kamudaki savurganlığın önlenmesi gerektiğini söyledi. Hemen aklımıza malum klişeler geldi tabii. Hani kamuda kullanılan araçlar, lojmanlar ağırlamalar vb. giderler. Alkin “Onlar ne ki? Devede kulak” dedi. Asıl tasarruf edilmesi gereken alanların belediyelerin yıllardır gördüğümüz türden “kent çalışmaları” olduğunu söyledi. Defalarca kaldırım yapıp bozmalar, kavşaklar, kötü yapıldığı için yıkılıp yıkılıp yeniden inşa edilen üst geçitler, bitmeyen refüj çalışmaları, çok abartılı peyzaj düzenlemeleri ile göz alıcı yol kenarı süslemeleri.
Çok iyi biliyorum, Hacıosman ile Zincirlikuyu arasındaki refüj çalışması, üzerine konulan parmaklıklar 7 kez değiştirildi. Tabii ona göre de peyzaj çalışması.
Aslında bilmiyor olamazlar da ben yine de bu sözleri hükûmetin dikkatine sunuyorum...
Kısaca belediye yöneticilerinin son dönem telaşıyla ve “Bugün varız, yarın yokuz” anlayışıyla, halkın tepkisini hiçe sayarak birtakım uygulamaların içine girmesi son tahlilde kendilerine de zarar verir. Bu yüzden belediyelerdeki yenilenme isteğini anlıyorum ama ben konunun 5-10 belediyeyle sınırlı kalmasının da yeterli olacağı kanısında değilim.
Açık söyleyeyim ki bugünkü metal yorgunluğunun yerini Haliç kıyılarını yeşillendirip ıslah eden, Haliç’i balık tutulur hâle getiren, metrobüsü devreye sokup büyük bir ihtiyacı karşılayan ve sayılamayacak kadar çok hizmetin altına imza atan kafanın alması gerekiyor.
Daha fazla geç kalmadan.
.....
(*) Yazıyı göndermeden çok kısa süre önce Fatih Belediye Başkanı Mustafa Demir bir açıklama yaptı ve Hürriyet’in haberini “maksadını aşmış” olarak niteleyerek, esasında metruk bir alan olan bu bölgede kesinlikle inşaat yapılmayacağını, tersine bu bölgedeki Sur-u Sultani’nin ihya edileceğini söyledi. Bunu da not olarak belirtelim.
UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.