Ben deli miyim, neden hâlâ Erdoğan’a inanıyorum?

A -
A +
“Allah aşkına söyle, bunlar da mı yalan?” diye önümü kesti komşum. Kemal Kılıçdaroğlu’nun “belgeleri”nden söz etmekteydi anlayacağınız üzere.
Belli ki grup konuşmasını dinlemiş, o saatte eve döndüğüm için sitenin giriş kapısında yakalamıştı beni. Heyecanla devam etti:
“Sen eskiden solcu bir adamdın. Apaçık gerçekleri de göremiyor musun? Hâlâ inanmaya devam edecek misin Erdoğan’a?”
Kendisine söylediklerimi sizinle de paylaşacağım.
Kemal Kılıçdaroğlu’nun anlattıklarını dikkatle dinledim. Söyledikleri çok önemliydi.
Gelgelelim pek çok kara delik var ortada.
1-Belgelerin gerçek olup olmadığını bilmiyoruz. Bahsi geçen isimlerin avukatı Ahmet Özel net bir açıklama yaparak “Kesinlikle sahte ve paçavradan ibaret. Konu yargıya intikal etmeli ve bu kâğıtlar da sunulmalı” diyor.
2-Kılıçdaroğlu’nun sözünü ettiği para transferi (BELGELER EĞER SAHTE DEĞİLSE) swift koduyla gönderildiğine göre ulusal ve uluslararası hukuka göre yasal bir işlem. İçeriği ise belirsiz.
3-Eğer yargılama süreci sonucunda o kâğıtların ve para transferinin gerçek olduğu ortaya çıkarsa bu transfer yasal ve normal olduğu için bu konunun sadece etik yanı tartışmaya açılır ve bahsi geçen kişilerin mal edinimleri sorgulanır.
4-İyi de etik niteliği neden şimdi sorgulanamıyor ve Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın durumu tartışılamıyor? Bu sorunun cevabı çok açık. Kemal Kılıçdaroğlu bugüne dek binlerce yalan söyledi, iftira attı ve tamamında da rezil oldu. 17-25 Aralık sürecinde FETÖ’cülerin servis ettiği tapeleri ve montaj kasetlerini mecliste dinletti ve bu haince darbeye aparatlık yaptı. En son 180 AK Partili vekil ve bakanda ByLock olduğu iftirasını attı ve bugüne dek ispatlayamadı. Halkın önünde sonunda unutacağını sanan birinin sözleri bu durumda neden ciddiye alınsın?
5-Kemal Kılıçdaroğlu’nun bahsettiği ve sahte olduğu kesin bir dille belirtilen bu belgelerle ilgili iddialar daha önce de firari FETÖ’cü Said Sefa tarafından paylaşılmıştı.
6-Kemal Kılıçdaroğlu 21 Kasım 2017 tarihli konuşmasında Erdoğan’a seslenerek “Her zaman soracağım… Senin kaç milyon dolar paran var, sen onu bize bir çıkar bakalım, kaç milyon dolar paran var? Bu paralar nerelerde? Bir görelim bakalım bunları” dedi. Ama bu iddiasıyla ilgili herhangi bir kanıt sunamadı. Dolayısıyla bu konuda da iftira atmış oldu.
7-Kılıçdaroğlu Reza Zarrab ile ilgili dava sürecine paralel olarak bu atağı başlattı ve işin içinde ABD-FETÖ ilişkisinden kaynaklı bir zamanlama olduğu izlenimi verdi.
8-Kemal Kılıçdaroğlu siyasi kavgaya aileyi karıştırdı ama şimdiye kadar torpille işe soktuğu banka memuresi olan kızının, memur maaşıyla Buz Rezidans’tan milyonlarca liralık rezidans daireyi nasıl olup da alabildiğini bir yılı aşkın süredir açıklayamadı. Bu durumun Ataşehir Belediyesi’nin kralı Battal İlgezdi ve milletvekili yaptığı para içinde yüzüp solculuk taslayan kraliçesi Gamze İlgezdi ile ilgili bağlantısını da izah edemedi.
9-Sürekli olarak Türkiye’ye yönelik operasyonlara paralel adım atan, FETÖ “kontrollü darbe” dediğinde aynı hezeyanları tekrarlayan, Türkiye’nin dış politikasında hep diğer ülkelerin safında yer alan, PKK ve FETÖ’cülerle iş tutan milletvekillerini partisinden temizleyemeyen bir liderin elinde “belge” diye salladığı kâğıtların sahte olmadığını nereden bilelim?
10-CHP’li belediyelerdeki yolsuzlukların üzerine giderek iddiaları konusunda örnek davranış sergilemesi beklenen Kılıçdaroğlu’na ne kadar inanabilirdik?
Buradaki gibi derli toplu değildi ama komşuma söylediklerim bu kadardı.
Ve başlıktaki soruya verdiğim cevap:
“İşte bu yüzden Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan’a inanmaya, güvenmeye ve onu desteklemeye devam edeceğim.”
Böyle dedim komşuma.
Haksız mıyım?
Düşünün, sevdiğiniz, başarılı olduğunu görüp desteklediğiniz ve güvendiğiniz biri var. Bazı hatalar yapıyor ama görüyorsunuz ki çok iş yapan hata da yapabiliyor ve dolayısıyla bunlardan bazılarını tolere edebiliyorsunuz.
Onun karşısında da güvenilmez, hokkabaz, hilebaz, her türlü ahlaksızca yalanı rahatlıkla söyleyebilen biri var ve sürekli olarak sizin güvendiğiniz kişiyle ilgili iddialar ortaya atıyor.
Bakıyorsunuz bu iddiaların hepsinin yıllar itibariyle çamur, iftira ve ahlaksız yalanlar olduğu ortaya çıkmış.
Siz olsanız ne yaparsınız?
Bu sahtekârın söylediklerinin hepsine şerh koyar ve temkinli yaklaşırsınız.
Ben de onu yapıyorum.
Eğer karşımızdaki şahıs ahlaki kriterler açısından malûl olmasaydı ve bir mahcur gibi davranmasaydı şüphesiz yaklaşımımız çok daha farklı olurdu.
İşte bu yüzden, deli filan değilim, gayet iyi biliyorum ki aklım başımda. Tıpkı ona inanıp güvenen ve oy veren diğer 26 milyon seçmen gibi.
UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.