CIA’in 15 Temmuz bozgunu ve Zarrab rövanşı

A -
A +
CIA (Küresel Amerikan devleti diye okuyunuz) ve FETÖ, Reza Zarrab davası ve Halkbank’a çıkarılacak faturayla bir ekonomik kriz tetikleyerek Türkiye’de 2019 seçimlerine hazırlanıyor.
Bu, aslında acele ettikleri için ellerinde patlayan 15 Temmuz yenilgisinin rövanşı onlar için.
15 Temmuz gerçek bir bozgun oldu FETÖ ve arkasındaki CIA için. Düşünsenize, 40 yıldır hazırlanıyorsunuz, devletin her kademesine sızmış, inanılmaz derecede örgütlenmişsiniz. Darbe zamanının geldiğine ve şartların oluştuğuna inanıp işe girişiyor, sonra da darmaduman oluyorsunuz.
Prof. Dr. Atilla Yayla sordu geçen gün, “FETÖ, 3-4 yıl sonra tüm devlete hâkim olabilme ihtimali varken neden acele etti?” diye.
Çok haklı bir soru. Baktığınızda geri plandaki bir akıl tarafından ilmek ilmek örülen bir örgüt, iki yıl daha beklese, en ufak bir “sızıntı”ya bile meydan vermeden, darbesiz marbesiz devleti ele geçirmiş olacaktı.
O hâlde neden acele ettiler ve nerede çuvalladılar?
Evet, ilk neden devletin artık TSK, emniyet ve yargıdan tasfiyeleri artıracağını hissettirmesi, 30 Ağustos 2016 YAŞ’ında 500’e yakın FETÖ’cünün ordudan atılacağının duyulmasıydı.
İkincisi ve daha da önemlisi, CIA-ABD acele ediyordu. Türkiye Orta Doğu’nun yeniden şekillendirilmesinde durmadan “arıza” çıkarıyordu. Kendi adamlarını yönetimden tasfiye eden Tayyip Erdoğan laf dinlemiyor, “başına buyruk” hareket ediyor, bir  türlü isteneni yapmıyordu.
Bu yüzden bir an önce darbeyle gönderilmesi gerekmekteydi. 7 Şubat 2012, 17-25 Aralık 2013, 30 Mart 2014, Cumhurbaşkanlığı seçimleri ve “Ekmek için Ekmeleddin”, 7 Haziran 2015 derken hepsi başarısızlıkla sonuçlanmıştı.
Lâkin hesaplarına göre hayli örgütlü oldukları asker ve polisle birlikte yapacakları darbe başarıya ulaşacaktı mutlaka.
CIA “Fetullah’a acele et ve hazırlan” diye talimat verdi Mustafa Özcan vasıtasıyla.
Fetullah’ın hem en yakınındaki, hem de  en çok çekindiği  adam Mustafa Özcan. Çünkü CIA'in FETÖ içindeki en güvenilir mutemedi ve prensi.
Ancak Pensilvanya’daki diğer isimler “henüz erken” olduğunu söylüyorlar Türkiye’den bu konuda raporlar istiyorlardı.
Mustafa Özcan gelen raporların hepsini sumen altı etti.
Sonuçta 2015’in Eylül ayında tarih belirlendi; Eğer olağanüstü bir gelişme olmadığı takdirde darbe 15 Temmuz 2016’da olacaktı.
Zaman gazetesinin 15 Temmuz’dan tam 9 ay 10 gün önce yayınlanmaya başlayan siren sesleri ve bir bebeğin gülümseyen yüzüyle doğuşunu gösteren reklam filmi boşuna çekilmedi.
Çalışmalar başladı. Hücreler harekete geçirildi.
O kadar kendilerinden emindiler ki devleti bir kâğıttan kaplan olarak görüyorlar ve yıkılacağını düşünüyorlardı. Aslında şu açıdan haksız da sayılmazlardı böyle düşünmekte. Devletin herhangi bir saldırıyı önleyecek net work'u ne yazık ki çok yetersizdi. Bağımsız kurumlar arasındaki koordinasyon ise zaten her yere, deliğe sızmış olan FETÖ tarafından deliniyordu. Geriye kala kala namuslu, yurtsever askerler, polisler, yargıçlar ve halk kalmıştı ki onlar da bedenlerini ortaya koydular.
İşte FETÖ ve CIA’in hesap edemediği  buydu.
15 Temmuz’da başarılı olsalardı, bu plan doğrultusunda ABD’ye bir kumpasla kandırılıp götürülen Reza Zarrab yine bülbül gibi şakıyacak, ona ezberletilen “itiraf”lar Erdoğan’ı yargılamak için bir malzeme hâline gelecekti.
Fakat işler istedikleri gibi gitmedi. CIA ve emrindeki FETÖ aparatı bozguna uğradı.
Darbenin başarıya ulaşmasını evinde terlikle televizyon seyrederek bekleyen Kemal Kılıçdaroğlu dâhil pek çok kripto siyasetçi de tabii.
Yeni bir plân devreye sokulmalıydı.
15 Temmuz sonrası FETÖ tabanı öyle moralsiz ve perişandı ki dağılma noktasına  geldi. Fetullah perişandı. Salya sümük ağlıyor, kendini yerden yere vuruyordu. Mustafa Özcan’ı saatlerce haşladı. Her iki lafının arasında “Söyle onlara, her şeyi bildiklerini sanmayı bıraksınlar” diyordu.
“Onlar” dediği kendisine Mustafa Özcan ile talimat gönderen CIA’den başkası değildi.
Yapılacak bir şey yoktu. Artık örgütü toparlamaları gerekiyordu. İlk başlarda sustu, ardından “O geceki hareketlenmeye bizden hizmet gönüllüleri de katılmış” dedi. Sonra “Biz talimat vermedik”, ardından da “Bu bir kontrollü darbedir” dedi.
Fetullah’ın hâşâ “Ben peygamberim” dese inanan bir kitlesi olduğu için bazı aykırı sesler çıksa da bastırılarak karşılık buldu bu alçakça iftira FETÖ tabanında. Fakat bu yalanların artık Türkiye’de karşılığı yoktu. FETÖ’cüler kuyruğu kıstırmış çakallar gibi başlarına gelecekleri bekliyorlardı. Onları rahatlatmak ve yeniden “mücadeleye” hazır hâle getirebilecek umut dağıtmak gerekiyordu.
Bunun için CHP’deki görevini tamamladıktan sonra geçen aylarda Meral Akşener’in malum İyi Parti’sine geçen Aytun Çıray vasıtasıyla Kemal Kılıçdaroğlu’na haber uçurdular.
Kılıçdaroğlu da bunu seslendirmeye ve 15 Temmuz için “kontrollü darbe” demeye başladı. Bunu kanıtlayacaklarını ve rapor hazırladıklarını söylediler fos çıktı.
Bitmedi.
Kılıçdaroğlu gelen yeni talimatlar doğrultusunda “Erdoğan faşist diktatör” söylemini devreye soktu ama bunun pahalıya patlayacağını ve karşılığının olmadığını görünce vazgeçti.
Lâkin beklenen Zarrab duruşmasıydı.
Bu davayla paralel olarak bir hareket başlatmalıydı ve bir FETÖ firarisinin iki ay önce sahte belgelerle piyasaya servis ettiği yalan para transferi hikâyesiyle meclis kürsüsüne çıktı.
Topyekûn saldırı altındayız.
Millî duruştan kayan kendini karşı safta konumlandırmak durumunda.
Ya ne yapmalı?
 
POLİS AKADEMİSİ RAPORU:
DEVLETİN NET WORK’U VAR MI?
 
Sonuçta bu şer odakları, FETÖ’sü ve CHP’siyle, HDP’si, PKK’sı ve DEAŞ’ıyla birlikte el ele saldırıyorlar. Arkalarında küresel ABD devleti ve CIA var. Hem de medyalarıyla birlikte.
Yapılacak şey belli.
Şimdi olacakları ve olması gerekeni söyleyeyim.
1-Polis Akademisi raporunda olduğu gibi devlet kurumları arasında (TSK, Emniyet, Yargı, MİT vd.) bir net work ağı oluşturulmak, olabilecek tüm askerî ve psikolojik harp saldırılarına karşı direnç geliştirmek.
2-Devletin ve kamu kurumlarının her alanında kurum yöneticilerinin etrafını saran kripto FETÖ ağının önüne geçmek.
3-Medyayı sürekli uyanık tutmak.
İşler yürümüyor önemli  adamlarınızı koruyup kollayamıyorsanız, anlaşılmayan sebeplerle kadro oluşturamıyorsanız bilin ki orda kripto FETÖ’cüler var.
İşler yanlış yapılıyor ve yürümüyor, halk mağdur ediliyorsa da aynı şey geçerli. Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan “Beyefendi böyle istiyor diyerek yanınıza gelen her kimse, ailemden biri olsa bile kapıdan geriye koyun” uyarısını boşuna yapmadı.
Bu süreç sancılı geçecek, anlaşıldı. Ama biz de bilendik, milletçe.
 

FUAT UĞUR'UN DİĞER YAZISI İÇİN TIKLAYIN;

Cumhurbaşkanı’nın hazmı zor sözleri ve muhatapları
https://turkiyegazetesi.com/yazarlar/fuat-ugur/599543.aspx

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.