ABD’nin yargılanması ve Kılıçdaroğlu’nun baltası

A -
A +
Dün Amerika’dan iki önemli konuğun(ABD Ulusal Güvenlik Danışmanı Herbert Raymond McMaster ve ABD Dışişleri Bakanı Rex Tillerson) bir hafta içinde Türkiye’yi ziyaret edecek olması ile birlikte Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan’ın ABD’nin terör örgütüne yardım-yataklık etmesinin uluslararası hukukta suç teşkil ettiğini belirtip bu konuda tüm adımların atılacağını söylemesi konusundaki haberleri peş peşe okuduk.
Hemen hatırlatmam gerek. 30 Ocak 2018 tarihli yazımda(*) bu fikri “Türkiye’den Obama ve Trump hakkında suç duyurusu” başlığıyla gündeme getirdiğimde doğrusu önerimin Hükûmet ve Cumhurbaşkanlığı tarafından bu denli kabul göreceğini düşünmemiştim.
Trump ve Obama’nın teröre yardım ve yataklıktan uluslararası hukuka göre suç işlediğini, bu yüzden Lahey Adalet Divanı’nda yargılanmaları gerektiğini belirttiğim yazımdaki (Daha sonra Medya Kritik programında da dile getirdiğim) bu önerimin dört temel dayanağı vardı:
1-ABD’nin en üst düzeyde seslendirerek PYD ve YPG’yi bir partner olarak görüp binlerce tır silah gönderdiklerini resmen açıklaması.
2-CIA internet sayfasında PYD’nin PKK’nın Suriye’deki uzantısı olduğunun belirtilmesi.
3-ABD Dışişleri Bakanlığı Sözcüsü Heather Neuert’in Afrin’de mücadele edilen örgütü (artık nedense) PKK olarak nitelemesi.
4-Obama dönemindeki eski Savunma Bakanı Ashton Carter’ın Senato’daki sorgusu sırasında PYD’nin PKK’ya bağlı bir terör örgütü olduğunu defalarca tekrar edip, ABD’nin bu örgütlere silah yardımı yaptığını ve bunun Türkiye’yi  Erdoğan’ı kızdırdığını itiraf etmesi.
Yazımın hemen ardından Anadolu Ajansı kaynak göstermeden bu fikrin üzerine oturdu ve ceza hukukçuları ile görüşüp öneriyi haberleştirdi. Artık günümüzde bu tür etik kaygılar taşınmadığı için pek de aldırmadım. Zaten aynını Hürriyet’ten Nuray Babacan da yaptı.
Neyse, sonuçta AK Parti bu fikri benimsedikonu Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan’a da intikal edince iş ciddiyete bindi.
Şimdi, bu hafta içinde iki ABD’li konukla konuşulacak mevzulara bu fikir de eklenir mi bilemiyorum ama gündemde Afrin, Menbiç ve Tillerson’ın 30 kilometre derinliğindeki güvenli bölge hattı teklifinin olacağına şimdiden kesin gözüyle bakılabilir.
Güvenli bölge teklifi biliyorsunuz Tillerson tarafından daha önce de dillendirilmiş ama Türkiye yoğurdu üfleyerek yediği için mesafeli yaklaşmayı tercih etmişti. Afrin’de iş giderek kritikleşince ve Menbiç de sıraya girince ABD “Yeni bir şeyler söylemek lazım cancağızım” çizgisinde Türkiye’yi durdurmanın peşine düştü.
Yani pazarlık masasında inanıyorum ki Afrin kenti ve Menbiç’e girmeme karşılığında dediğim gibi hem 30 kilometrelik güvenlik hattını yeniden önerecekler hem de YPG’nin silahsızlandırılması konusunda söz verecekler. Ama verilen bu sözün daha evvelki ilişki deneyimleri çerçevesinde Türkiye’de pek karşılığı yok. Bu yüzden Türkiye’nin daha somut adım bekleyeceği belli.
Pazarlık masasındaki bu önerinin piyasası Kemal Kılıçdaroğlu tarafından yapılmaya başlandı bile. Gülmeyin ve hafife almayın derim ben. Kemal Kılıçdaroğlu önceki gün Muharrem Sarıkaya’ya yaptığı açıklamada “Afrin kentine kadar gidilmesini sakıncalı buluyorum. Şehitlerimiz olacak. Yazık. Bunun yerine Afrin’de ne kadar hat çekilecek, 10-20 neyse orada kalalım ve bu bölgelere Suriyelileri yerleştirelim, gerekirse evlerini de yapalım” dedi.
Kemal Kılıçdaroğlu’nu tanıyor ve biliyoruz. Yukarıdaki sözleri tek başına akıl edebilecek kapasitede olmadığını da tabii. Ve dahası Kılıçdaroğlu’nun dışarıdan aldığı suflelerle siyasi hayatını sürdürdüğü ve eylemli hâle getirdiği de tecrübelerimizle sabit olan bir başka olgu.
Daha netleştireyim. Kemal Kılıçdaroğlu’na bu bilgi verildi ve içeride PR’ını yapması istendi. O da her zaman olduğu gibi görevini icra ediyor.
Ama sonuçta masaya getirilecek teklifin Türkiye tarafını tatmin etmeyeceği çok açık. Türkiye masada Amerikalı konuklarına çok net iki konuyu dillendirecek:
1-YPG’lilere silah vermekten vazgeçin ve silahları geri alın. Onları o bölgede desteklemekten vazgeçin ve bölgeyi gerçek sahiplerine (Araplara ve Kürtlere) teslim etmek için zemin oluşturalım.
2-Menbiç’ten çekilin çünkü en başta Fırat’ın batısına geçmeyeceğinizi, geçilmeyeceğini söylemiştiniz. Oradan ve Afrin’den hem siz, hem de YPG’liler çıksın, yoksa gereği yapılacak.
Bunun ötesinde bir anlaşma zemini görünmüyor.
Türkiye özeline dönersek.
Kılıçdaroğlu sahibinin sesi olarak yine baltayı taşa vurdu.
.....
 (*)https://turkiyegazetesi.com/yazarlar/fuat-ugur/600448.aspx
UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.