Deniz Yücel’in tahliyesi ve kolonize edilmiş zihinler mezarlığı

A -
A +
Girdisi ve çıktısıyla ünlü bir eski ekran spikeri “Niye aldın niye bıraktın. Rehine pazarlığıyla politik kazanım sağlamaya çalışan üçüncü dünya ülke kafası” diye tanımladı Deniz Yücel’in dün serbest bırakılmasını.
Malum koro harekete geçti. Demek ki Başbakan Binali Yıldırım birtakım kazanımlar elde etmişti. Bu da Türkiye’de bağımsız yargı ve hukuk olmadığının deliliydi.
Ama aynı koro Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan’ın Başbakanlığı sırasında danışmanı olan Taha Gergerlioğlu Alman istihbaratı tarafından “MİT ajanı ve Erdoğan adına çalışıyor” iddiasıyla tutuklanıp 11 ay cezaevinde tutuklu kaldığında ve benzer bir uygulamayla serbest bırakıldığında hiç sesini çıkarmamıştı.
Tarih, 17 Aralık 2014. Savcı Frauke Köhler Gergerlioğlu ile birlikte tutuklanan Göksel Güler ve Ahmet Duran Yüksel’i ajanlık yapmakla suçladı. Üç kişi de 11 ay tutuklu kaldı. Cezaevinde güneş yüzü göstermediler, aşağıladılar ve hırpaladılar. Ama onların yaptıklarına işkence denilmiyor bilindiği gibi.
Sonunda DELİL BULUNAMADIĞINDAN serbest bırakıldılar.
Evet, şimdi bu durumu olağan kabul ederek Almanya’ya en ufak bir eleştiri bile yöneltmeyi gerekli bulmayan Batı hayranı, kolonize edilmiş zihinler şimdi Deniz Yücel ile ilgili yaygara koparıyorlar.
 
BÖYLE İŞLERİ ALMAN USULÜ YAPACAKSIN
 
Aslında ben de kızıyorum bu duruma ama farklı bir nedenle.
Model orası. Tereyağından kıl çeker gibi. Bundan anlarlar çünkü.
Yahu biraz bekleseydiniz ölür müydünüz? Şu işi, misal bir hafta sonra, bir duruşmayla halletseydiniz olmaz mıydı?
Usul bilmiyor bizimkiler, usul. Bakın Almanlara?
Çünkü bir türlü Alman devleti gibi BU İŞLERİN KAŞARI olamadılar. Alman “yargısı” BND’nin girişimiyle Taha Gergerlioğlu ve iki kişiyi “MİT ajanlığı”ndan tutuklar, bir yıl cezaevinde yatırır sonra da serbest bırakır ama kimsenin gıkı çıkamaz. İşini mahkemede halleder adamlar. Sürece dair ise basına kesinlikle bilgi verilmez. Mahkeme başkanı verecek olanları da tehdit eder üstelik.
Sonra da görüşmeler yapılır iki devlet arasında ve “ajanlar” tuhaf bir biçimde “delil yetersizliği”nden bırakılır. Artık Türkiye’ye neyin şantajı yapılmışsa bilemiyoruz tabii.
Bakın hâlen devam eden bir Alman yargı komedisini tekrar hatırlayalım sizlerle:
 
İŞİN ESASI AMBİYANS SAĞLAMAKTA VE DRAM YAPMAKTA
 
Düşünsenize, Alman istihbaratı 9’u Türk 11 kişiyi yetiştirdiği Neo Nazilere öldürttü ve yıllarca bu katliamı “dönerci cinayetleri” diye güdümlü medyasıyla küçümsedi. Dahası ölenlerin yakınlarını “Bu aile içi kan davası mı, siz saklıyorsunuz?” diye sorgulayarak yıllarca süründürdü. Ama bir tesadüf eseri bunun Neo Nazi cinayetleri olduğu, arkasında da Alman istihbaratının bulunduğu ortaya çıkınca ve rezillik diz boyunu geçince, Angela Merkel hemen Alman Meclisi’nde özel bir oturum düzenletti. Işıklar karartıldı, her sıraya mumlar konuldu ve gereken ambiyans sağlandıktan sonra “gözyaşlarıyla” bir güzel özür dilenerek iş “Alman yargısı”na havale edildi.
Ve dava 10 yıldır sürüyor.
Davanın 6 ESASLI TANIĞI ise “beklenmedik” ve “doğal” nedenlerle öldü. Ne tuhaftır, bu tanıkların hepsi de cinayetlerle Alman istihbaratı arasındaki ilişkiyi açıklayacaklardı. Sonra katil olan Neo Nazilerin Alman istihbaratı yetkilileriyle ilişkilerini içeren dosyalar da bir selde kayboldu(!) Ayı çıkdü, daş düşdü, derken Beate adlı bir Neo Nazi şıllığıyla baş başa kalındı sanık olarak.
Böyle örnek çok, size anlatırız.
Bu işleri öğreninceye kadar daha epey fırın ekmek yiyeceğiz anlaşılan...
 
 
 
BİR ALMAN USULÜ DAHA; PROVOKATÖR BASIN MENSUBU 
 
Şimdi yukarıdaki olaya kaynaklık ettiği ileri sürülen Yıldırım-Merkel görüşmesi sonrasındaki basın toplantısına dönelim. Basın toplantısını takip eden bir “Gazeteci” elinde Afrin’de çekildiğini ileri sürdüğü birtakım fake fotoğrafları göstererek Başbakan Binali Yıldırım’a “soru” yöneltti:
Binali Bey “Onlar başka yerlerden, Afrin’i öğrenmek istiyorsan oraya gidersin” dedi ve geçti.
Bu alçağın PKK yanlısı Armanc Agid Nerweyi olduğu anlaşıldı.
Fransa’da da FETÖ’cülerle bağlantılı bir isim Macron ile basın toplantısı yapan Erdoğan’a kışkırtıcı sorular yöneltmişti.
Türk siyasetçilerin Avrupa’da düzenlenen basın toplantıları sırasında  böylesi örnekleri çok yaşıyoruz.
Türkiye’de bu işler kuralına göre yapılır ve troller basın toplantısına alınmaz.
Ama Almanlar ve Fransızlar bunu özellikle yaptırıyorlar. Efendim meğer izinsiz girmiş. Yani özürleri kabahatlerinden büyük. Güvenlik sıfır, tam bir skandal.
 
TÜRK YETKİLİLERE ÖNERİM
 
Bundan sonra Batılı bir devlet adamı geldiğinde biz de sivri yazar ve muhabirlerimizi sokalım basın toplantılarına, sorsunlar sorularını Merkel’e Macron’a vb.lerine. O kadar konu var ki, bitmez tükenmez derya. Bildiğimiz o Batılı pişkinliklerini bile yapamazlar “biz demokratız” edalarında, ağızları burunları yamulur.
Bu işleri öğrenin birader artık.
UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.