Yargıyı böyle uyduruk sebeple eleştiren, kendi gözündeki merteği görmeli

A -
A +
Sözcü gazetesinin geçen cuma günkü manşeti “İşte yargının durumu” başlığını taşıyordu. Uğur Dündar’ın yazısını manşete taşımışlardı.
“Allah Allah!” dedim, acaba ne olmuştu?
Efendim, Ahmet Kabadayı adlı kişinin Müjdat Gezen ve Metin Akpınar’dan şikâyetçi olması üzerine açılan dava sonucu, iki komedyen hakkında adli kontrol kararı verilmişti hatırlarsanız.
Bu karar iki yıl önceydi. Hemen ardından komedyenlerin avukatı Celal Ülgen adli kontrole itiraz ediyor. İstanbul Anadolu Cumhuriyet Başsavcılığı da bekletmeden bu itirazı bir yazıyla İstanbul Anadolu 4. Sulh Ceza Hâkimliği’ne iletiyor. Ama yazıda yanlışlıkla komedyenlerin avukatı Celal Ülgen yerine şikâyetçi Ahmet Kabadayı’nın adı yer alıyor.
Meğer büyük skandal buymuş!
Fesüphanallah! Kardeşim insanlık hâli. Olamaz mı böyle hatalar? Sonuca bak sen. İtiraz işleme kondu mu? Kondu. Müjdat Gezen ile Metin Akpınar hakkındaki “Adli kontrol şartı” kaldırıldı mı? Kaldırıldı? O hâlde derdin ne?
 
KENDİ GÖZÜNDEKİ MERTEĞİ GÖREMEZSEN AYAĞINA DOLANIR İŞTE
 
Yargıyı böyle uyduruk sebeple eleştiren, kendi gözündeki merteği görmeli
 
1-Sen de Soruşturma Savcısı’nın bu yazısını aradan iki koskoca yıl geçtikten sonra fark etmişsin. Bu vakte kadar aklın neredeydi? Demek ki kendin de görmemişsin. Dikkatsizlik ve hata işte…
2-Gördün madem, aradan iki yıl geçtikten sonra bu konuyu gündeme getirmenin amacı ne?
3-Gelelim zurnanın zırt dediği yere. Yargıya böyle üst perdeden ahkâm kesip ayar vermeye kalkıyorsun da neden kendi gözündeki merteği görmüyorsun? Bak izah edeyim sana:
Yazının girişinde “Soruşturma Savcılığı İstanbul 4. Sulh Hâkimliği’ne 2 sanatçının avukatının Ahmet Kabadayı olduğunu belirtti” diye olayı anlatırken HATA’nın en büyüğünü, hem de manşet haberindeki spotlarda yapmışsın. Soruşturma Savcısı yazıyı davanın görüldüğü İstanbul ANADOLU 4. Sulh Ceza Hâkimliği’ne gönderiyor. Yani Kartal Adliyesi dediğimiz adliyedeki mahkemeye. Eğer sen yazında, haberinde İstanbul 4. Sulh Hâkimliği dersen Çağlayan Adliyesi’ni kastetmiş olursun...
Yaa, böyledir bu işler. Fındık kabuğunu doldurmayan bir sebeple, içinde sırf Müjdat Gezen ile Metin Akpınar var diye, aradan iki yıl geçtikten sonra bir hatayı büyütüp yargıyı itibarsızlaştırmaya çalışırsan bunun adı başka bir şeydir.
 
YARGI ELEŞTİRİLEMEZ DEĞİL AMA BU ALGI OPERASYONU
 
Yargı eleştirilemez değil, elbette eleştirilir ve bunu en çok yapanlardan biri de benimdir herhâlde. Ancak bu gerçekten ciddi ve belgelere dayalı olursa, alınan kararlar vahim sonuçlar doğurmuşsa yapılır. Böyle kelime hatasından yola çıkarak tüm yargıyı töhmet altında bırakmak bir algı operasyonundan öte bir anlam taşımıyor.
Şimdi yargıya bu tür uyduruk nedenlerle çamur atmak “moda” oldu âdeta. CHP’li grup başkanvekilleri cezaevlerinde 1000 hâkimin haksız yere tutuklu olduğunu söyleyecek kadar şirazeden çıkmış ve FETÖ yardakçılığı noktasına gelmişken, Sözcü’deki yazıları ve haberleri çok manidar buluyorum. Bu yüzden Adalet Bakanı Abdülhamit Gül'ün Meclis’teki konuşmasında “Binlerce hâkim cezaevinde değil, FETÖ'cü teröristler cezaevinde. PKK ile omuz omuza çalışan, FETÖ ile PKK terör örgütünün mensupları cezaevinde. Bizim onurlu hâkimimize cezaevinde diyemezsiniz. Çünkü o Anayasa'ya bakar, Kandil'e bakmaz, Pensilvanya'ya bakmaz” demesi unutulmayacak bir dersti.
Tabii hâkim kılığına girmiş FETÖ’cüler olmayınca yargı da pek çekilmez hâle geliyor değil mi? Hani o itibar suikastlarının yapıldığı, insanların sorgusuz sualsiz yok edildiği günlerin arayışı bu belki de.
 
HATA İNSANA MAHSUS, İŞTE YARGIDAKİ GÜLDÜREN HATALAR...
 
Neyse, hatalar her yerde olur. İnsanız çünkü. Yeter ki bir hata kötü bir sonuç doğurmasın. Tabii ki dikkat etmek gerekir ama bunun üzerinde tepinmek de komik oluyor.
Yazıya oturunca, İstanbul Cumhuriyet savcılarından Asım Ekren’in geçen yıl çıkan “Adliye koridorları-Düşünce gül” adlı anı kitabı aklıma geldi. Hâkim, savcı ve kâtiplerin iddianame, dilekçe, ifade ya da duruşma tutanaklarında yaptıkları hatalar ve doğurdukları komik sonuçlarla ilgili bir bölüm vardı.
“Zabıtlardan muhtelif sehvenler” başlıklı bölümünden birkaçını aktarayım size.
-“Metruk binada” yerine “Mekruh binada”
-“Olay yerinde keşif yapılmasına” yerine “Olay yerinde keyif yapılmasına”
-“Fiilî livata” yerine “Fiilî civata”
-“Taksirle yaralama” yerine “Taksitle yaralama”
-“Dinsel törenle nikâh” yerine “Cinsel törenle nikâh”
-“Sezaryenle doğum” yerine “Sezer’in kızı ile doğum”
-“Tanıkların getirilmesine” yerine “Tankların getirilmesine”
Daha çok var. Kitabı alıp okumanızı öneririm...
UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.