Kılıçdaroğlu’nun 140 karakterlik hayali; Mandacı bir Kurucu Meclis

A -
A +
Görünürde Bahçeşehir Üniversitesi tarafından finanse edilen Yaratıcı Fikirler Enstitüsü adlı bir yapının bünyesindeki 140journos ekibi tarafından hazırlanan bir Kemal Kılıçdaroğlu videosu çok konuşuluyor bugünlerde. Deniliyor ki Kılıçdaroğlu bu videoyla Cumhurbaşkanlığı adaylığına iyice ısındı.
1999 yılında Amerikalı Medya Eleştirmeni ve Akademisyen Jay Rosen tarafından “What are Journalists for?” (Gazeteciler Ne İçindir?) kitabında ilk kez ortaya atılan “yurttaş gazeteciliği” kavramından yola çıkarak 5-6 yıldır YouTube üzerinden yayıncılık yapan bir grup 140journos ekibi. Twitter’daki gibi 140 karakteri geçmeyen konuşmalarla video başından kalkmayan gençlere ulaşmayı hedefliyorlar. Kemal Kılıçdaroğlu ile ilgili video son baktığımda 1 milyon 800 bini geçmişti. Gerçi Tunceli’nin komünist belediye başkanıyla ilgili hazırlanan videonun izlenme sayısı da neredeyse 1,5 milyon. Dolayısıyla bu izlenme sayısı Kılıçdaroğlu’nun cumhurbaşkanı seçilmesi için yeterli ipucunu veriyor mu çok emin değilim. Bir de “Coğrafya kader” adlı belgeselleriyle Selahattin Demirtaş güzellemesi yapmaları onlar hakkında yeterince fikir veriyor.
Ama sonuçta bu videoda Tayyip Erdoğan’ı destekleyen biri olarak Nagehan Alçı’nın baştan sona röportaj yapılan gazeteci olması CHP’lilerin tepkisini çekse de ilginç.
Kemal Kılıçdaroğlu dinozor maketlerinin önünde yaptığı konuşmada alışılmışın dışında laflar ediyor. Sanki “Atatürkçü bagajı daha fazla taşımayacağım” der gibi. Kendisini bir vaize ziyarete geliyor misal. Sohbet sonunda Vaize “Biz sizi böyle bilmiyorduk. Ama bu görüşme 80 yıl önce olmalıydı” diyor. Kemal Bey de ona “Siz kendinize muhafazakâr diyorsunuz, siz muhafazakâr değilsiniz. Asıl muhafazakâr olan, değişime kapalı olan biziz” diyor.
Belgeselde ciddi bir Atatürkçülük ve Kemalizm eleştirisi var. Nagehan Alçı’nın röportaj için seçilen gazeteci olması boşuna değil aslında. O dönemin tabuları, dogmaları, darbeleri, idamları tek tek masaya yatırılıyor.
Ve sonra geliyor zurnanın zırt dediği yere sıra... Videonun sonunda jenerik de aktıktan sonra Kılıçdaroğlu aynen şöyle konuşuyor İKTİDAR HAYALİYLE ilgili:
“Cumhuriyetin ilk kuruluşunda (1920, Kurucu Meclisi kastediyor) nasıl çok farklı görüşler bir araya geldiler, Hacıbayram’da cuma namazlarını kıldılar ve sonra gelip Meclis'i açtılar. Biz şimdi bu süreci yeniden yaşatacağız. Çok farklı görüşlerden olan siyasi partilerin liderleriyle bir araya geleceğiz.”
Biliyorsunuz Osmanlı topraklarının dört bir yanından gelen mebuslarla açılmıştı o Meclis. Bileşiminde sosyalistler, liberaller, muhafazakârlar, din adamları, Kürdistan mebusları, Lazistan mebusları, Çerkes mebuslar, Cumhuriyetçiler, komünistler vd. vardı. Âdeta bir demokrasi şöleniydi. Ama hepsinin ortak bir ideali vardı:
“Ülkeyi işgal eden İngiliz, Fransız emperyalistlerini ve onların uşakları olan Yunan ordusunu topraklarımızdan defetmek, ülkeyi bağımsızlığına kavuşturmak.”
Hepsi millîydi, hepsi yerliydi, vatanseverdi. Okuduğu Amerikan okulu Robert Lisesinin tesiri altında kalan Halide Edip ve eşi Adnan Adıvar gibi ucuz kurtuluş yolu için Amerikan mandacılığını önerenler ise bizzat hareketin önderi Mustafa Kemal tarafından şiddetle reddediliyordu.
Evet, Mustafa Kemal ve arkadaşları, aynen Kemal Kılıçdaroğlu’nun dediği gibi önce Hacıbayram Camii’ne gidip cuma namazını eda ettikten sonra gelip Kurucu Meclis’i dualarla açmışlardı.
Kılıçdaroğlu öyle anlaşılıyor ki şekil olarak bu tabloyu yeniden yaşatmak istiyor ve ülkenin geleceğine ilk Kurucu Meclis’teki bu bileşimi hâkim kılmak adına “Millet İttifakı”nı öneriyor. Millet İttifakı’nda tereyağından kıl çeker gibi Atatürkçülükten arındırılmış bir parti hâline getirilen CHP’nin yanı sıra, İyi Parti, Saadet Partisi var. Bu arada gevşek ve görünmeyen ittifaklar da bileşimin içinde; HDP, DP, Deva, GP...
Ne tablo ama. Her genç kızın hayali Singer dikiş makinesi…
Şeklen doğru gibi görünse de Kemal Bey'in hayalini kurduğu Kurucu Meclis bileşiminin ağır bir defosu var. Çünkü öz olarak Türkiye’nin millî çıkarlarına aykırı ne varsa hepsini savunan partilerden oluşuyor. Üstelik Amerika’nın darbeci aparatı FETÖ bu partilerin içinde fink atıyor. Bu partilerden bazıları ABD emperyalizminin tırlarla silah desteği verdiği PKK ile yatıp kalkıyorlar. Bu partilerin liderleri ABD’nin ekonomik politikalarını Türkiye’de uygulamak üzere yetiştirdikleri has adamlarından oluşuyor.
PKK terörünü bitirmek için Afrin, Cerablus, Zeytin Dalı, Barış Pınarı harekâtlarının hepsine karşı çıkan bu ittifakın mensupları. Anahtar cümle şu:
“Ne işimiz var orada?”
Libya’da çıkarlarımızı korumak için hareket eden, Libya ile Doğu Akdeniz’deki çıkarlarımızı korumak için Münhasır Ekonomik Bölge Anlaşması’nı imzalayan hükûmeti topa tutup “Ne işimiz var Libya’da?” diyen yine onlar.
Doğu Akdeniz’deki petrol ve doğalgaz aramalarımıza tepki gösterip boşuna masraf yapıldığını söyleyen yine onlar.
Millî Savunma Sanayii’nin gelişmesini baltalamak için her türlü iftirayı atan onlar.
Azerbaycan’ın Karabağ topraklarını Türk SİHA’larının desteği ile geri almasını “Türkiye oraya cihatçılar gönderdi” diye alçakça iftira atıp itibarsızlaştırmaya çalışan onlar.
Ürettiğimiz SİHA’lar PKK’nın korkulu rüyası hâline gelince “SİHA’lar sivil vatandaşları öldürüyor” yalanı atan onlar.
Geçenlerde İsrail’in Gazze saldırılarına tepki gösteren MHP Lideri Devlet Bahçeli’nin "Kürecik'i de, İncirlik'i de boşaltalım gitsin" deyince CHP Genel Başkan Yardımcısı Veli Ağbaba Kürecik radar üssünün kurulduğu ilk günden itibaren İsrail’i korumayı amaçladığını bildirerek “10 yıldır dilimizde tüy bitti söylemekten” dedi. Gerçekten de 10 yıl önce Kürecik radar üssünün kurulduğu yerde gösteriler yapan bir isimdi Veli Ağbaba.
Ancak Veli Bey partisine 2009 yılından itibaren atılmaya başlanan ve kendisi gibilerin de birkaç yıla kadar tasfiyesiyle hitama erecek olan ABD formatından haberdar olmadığı için Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu’nun bu konuda neden tek kelime etmediğini sorgulamıyor.
CHP’de Veli Ağbaba gibi bağımsızlıkçı sol çizgide olanlarla bağımsızlıkçı Atatürkçü çizgide olanlardan ne kadar kaldı bilmiyorum ama onlar eğer 140Journos tarafından yayınlanan Kemal Kılıçdaroğlu belgeselini izlerlerse CHP’de bir gün daha kalmalarının kendileri için ziyan olduğunu anlayacaklardır eminim.
Tasfiye edilmeleri için 2023 seçimlerinin sonrasını beklemelerine gerek yok bence.
UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.