2030 yılındaki Türkiye ve Erdoğan’ın mecburiyeti

A -
A +

Türkiye 2030 yılında 9,1 trilyon dolarlık Gayri Safi Yurtiçi Hasılası (GSYİH) ile Dünyanın 5. Büyük Ekonomisi olacak. Ama bu hedefe varılabilmesi için de Türkiye’yi 2030 yılına kadar Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan’ın yönetmesi gerek.

Bunu ben değil, Vatan Partisi Genel Başkanı Doğu Perinçek söylüyor.

Perinçek bir temennisini dile getirmiyor burada. Referans aldığı kaynak, Standart Chartered adlı, Londra merkezli uluslararası bir bankanın projeksiyonu.  Standart Chartered, bu yansıtmaları pandemi öncesinde yapmış. Salgının ABD ekonomisini şiddetle sarsmasına karşılık, Çin ekonomisinin gelişme temposunu sürdürdüğü dikkate alınırsa, 2030 yılında ABD’yi çok daha olumsuz şartların beklediği söylenebilir. Nitekim bu projeksiyona göre 64,2 trilyon dolarla Çin ilk sırada, ardından 46,3 trilyon dolarla Hindistan geliyor. ABD ise 31 trilyon dolarla üçüncü sırada yer almakta.

Geçtiğimiz akşam birkaç gazeteci dostumla birlikte Vatan Partisi Genel Başkanı’nın davetlisiydik. Mahkeme Lokantası diye bilinen, Karaköy’deki çok hoş bir lokantada ağırladı bizleri.

Pek çok soru sorduk Sayın Perinçek’e ve son derece ilginç, bir o kadar da çarpıcı cevaplar aldık.

Perinçek’in üzerinde odaklandığı konu, Türkiye’nin Standart Chartered raporlarında da şekillenen ilerleyişinin ABD’nin başını çektiği Batılı güçler tarafından görülerek kesintiye uğratılmak istenmesi, Erdoğansız bir Türkiye’yi kurabilmek için ekonomik ve siyasi operasyonların yapılması. Bu kıskacı ortadan kaldıracak tek yöntemin üretim ve yatırım olduğunun altını çiziyor Doğu Bey. Batı, yatırımları keserek, para akışını durdurarak, dövizi artırarak baskı uygularken Türkiye’nin seçeneksiz olmadığını ifade ediyor ama burada siyasi olarak bir tercihte bulunmanın zorunluluğuna da vurgu yapıyor.

 

KUZEY’DEKİ YUNANİSTAN; UKRAYNA

 

Evet, Batı ve özellikle en büyük ihracatçısı olduğumuz Almanya ile ilişkileri koparmamak gerek ama artık ülkemizin geleceğinin Avrasya ile şekilleneceğinin bilincinde olarak gereken adımların atılması. Yani Çin, Rusya ve İran ile ilişkileri daha somut temellere oturtmak.

Misal Ukrayna’nın kuzeydeki Yunanistan olduğunun altını çiziyor Perinçek ve “Oraya SİHA satıyorsun, Rusya da mandalinaları geri gönderiyor” diyerek tercihler konusunda bir göndermede bulunuyor. Perinçek burada 69 milyon dolarlık SİHA karşılığında Türkiye’nin Rusya’ya yaş meyve-sebze ihracatındaki en önemli kalem olan narenciye ihracatının 933 milyon dolar olduğunu hatırlatıyor.

 

ÇİN 100 MİLYAR DOLARLIK YATIRIM YAPMAK İSTİYOR

 

Kendisinin dile getirdiği bir diğer önemli konu da Çin ile ilişkiler. Çin Halk Cumhuriyeti Komünist Partisi üst düzey yetkililerle sık sık bir araya geldiklerini ve onların Türkiye’ye 100 milyar dolara yakın üretime yönelik yatırım yapmayı istediklerini, ancak Türkiye’den karşılıklı “güven”e dayalı ilişkiler konusunda beklenen sinyali alamadıklarını, garip bir şekilde birtakım kesimlerin Çin-Türkiye ilişkisini sabote ettiğini söylemekte. Burada Sayın Perinçek’e “İyi de somut olarak Çin’in Türkiye’den beklentisi ne? Bu ciddi bir para, ne olursa, Türkiye ne yaparsa bu para gelecek” diye sordum.

Cevabı, not almadığım için mealen şöyle oldu:

“Çin bu miktar parayı Türkiye’ye getirme konusunda çok istekli. Ama bunu sıcak para olarak değil, üretime dayalı tesislerle sokmak istiyor. En büyük artısı, katma değeri yüksek ürünler ve istihdamın tetiklenmesi. Ama Çin Türkiye’den Batı ile ilişkilerini koparmasını değil, kendileriyle olan ilişkilerini daha açık, güvene dayalı ve özellikle de Uygur meselesinde kışkırtmalara prim vermeden, Uygur halkına katkı sağlayacak bir yapıcılıkta yürütmesini istiyor. Çin füzeleriyle ilgili üretime dayalı yapılan anlaşmanın son anda ABD’nin baskısıyla sonlandırılmasının travması ise hâlâ hafızalarında.”

 

VE SURİYE KANGRENİ

 

Biliyoruz ki Şam rejimiyle ilişkileri çok iyi, orada etkili bir isim Doğu Perinçek. Hükûmete ve Erdoğan’a önerisi de sürekli olarak Şam’la ilişki kurulması yönünde. Suriye’nin kuzeyinde YPG koridorunun sonlandırılmasının tek yolunun da bu ilişkinin kurulmasından geçtiğini hatırlatıyor.

İyi de bu nasıl olacak? İstihbarat düzeyinde görüşmeler malum, devam ediyor. Geçmişte ne olduysa oldu, kan döküldü ama şimdi daha mühim bir mesele var. ABD desteğiyle Suriye’de oluşturulmak istenen PKK-YPG koridoru ile Suriye’nin toprak bütünlüğü parçalanmak isteniyor. Bundan ne Ankara, ne de Şam’ın çıkarı var. O hâlde bir araya gelmeleri gerek.

Doğu Perinçek “Eğer bu iş birliği yapılsın, bir ay içinde ABD’ye rağmen PKK’yı iki ülke; Türkiye ve Suriye süpürür atar oradan” diyor.

Peki, ilk adımı kim atacak?

Araya kan girdi, katledilen yüz binlerce insan var Esad rejimi tarafından. Ankara böyle bir irade beyanında bulunur mu? Hayır. Bunu bizzat Şam’ın yapması gerek. Hükûmet bana göre böyle bir beklenti içinde. Ancak bu yolla yeniden bir diyaloğun temeli atılır, çok da faydalı olur. Rusya da gözlemci olarak yer alır.

Perinçek’e “Bu konuda etkin bir isim olarak belki siz bir adım atabilirsiniz” dedim.

Cevabı çok ilginçti.

“Evet, anladım. Bunu yapacağım.”

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.