İyi bayramlar...

A -
A +
Kabul, uysal bir görüntüm var. Tamam sabırlı biriyim de ama, insan gün içinde art arda öyle olaylarla, öyle gereksiz lakırdılarla karşılaşıyor ki, eşref saatinin zaman aralığı zorla daraltılıyor. E, karşındaki kırılmasın, kabalık olmasın diye gereken cevabı da veremiyorsun, kendi kendine söylenip duruyorsun... Empati, çatışmasız iletişim, ego törpüleme gibi kavramlardan geçtim de  bari karşınızdakini çileden çıkarmayın!..
Acaba içimizden geçeni, hani asla yapamayacak olduklarımızı yapsak nasıl olurdu? Mesela, bayram telaşı, ev misafir kaynıyor ve ben 'Salona 12 çay, ikisi açık, 15 tabak, 6'sı baklavasız, çocuğa da bir bardak su gönder' şeklindeki siparişlerle boğuşurken o da ne? Hiç hazzetmediğim bir misafir, bayramlıklarını giyinmiş, afilli bluzunun yakasındaki hayali tozları silkeleyerek -daha az önce haftanın en şık bayanı bir de üstüne Miss.World seçilmişim derhal bana hizmet edile- edasıyla "Ayağıma bir terlik aliim" diyor...  Ben şimdi gidip ona dedemin içi keçeli 46 numara mestlerini versem ve salonun ortasında kuğu gölü balesinden bir bölüm oynatsam n'olurr? Bilezikleri görünsün diye kollarını bir aşağı bir yukarı savurup, saçlarını durduk yere arkaya atmaca oynayan, 24 ayar Adana burmalarını gözümüze gözümüze sokan bir misafire 'Sen benim bileziklerimle gelin olmuştun hatırlıyor musun?' desek n'olur?
Lütfedip bayram ziyaretine gelmiş "Aah ah, şimdi, Floransa'da Anro nehri kıyısında piknik yapmak, Hydn ve Mozartın müziklerinin yankılandığı Viyana sokaklarında ya da Paris'te Champs-Elysees caddesinde dolaşmak vardı" diyen o kıymetli zata 2.5 dakika donuk gözlerle bakıp, "Hişş, Gaziantep ilimiz hangi enlem ve boylamlar arasındadır, Gaziantep'in Tuz Gölü'ne uzaklığı kaç km'dir, Tuz Gölü, Eğirdir Gölü'nün ne tarafında kalır? Süren 5 saniye..." dedikten sonra elini arkadaşın kafasına bastırıp "Vaangk! Süren doldu. Doğru cevap; 380 28' ve 380 01'doğu boylamlarıyla 360 38' ve 370 32 kuzey enlemleri arasında ve..." deyip 'Sen bir eblehsin!' bakışı atsak... Kayınvalideyi kazasız belasız kapıdan geçirdikten sonra, cama koşup yarı bele kadar sarksak, "Hop hop kaynana, güp güp kaynanaa, ben oğlunla yan yana, sen kaldın dışarıdaa" diye bağırsak n'olur?
Bir de durduk yere iğneleyenler, egosunu tatmin etmek için çırpınanlar var. Hani her şeyin doğrusunu bir o bilir, seni mat etmiştir, üstünlüğünü ispatlamıştır, lafı nasıl da gediğine koymuştur! Bu gibi kişiler için de tedarikli olmak gerekiyor. İşte lafı yediğin anda çantadan madalyayı çıkarıp boynuna takacaksın, kıvanç dolu gözlerle bakıp omzuna dokunacaksın. "Seni şu mübarek bayram günü sör ilan ediyorum. Dostlar, Morartanyanus Dükü'nü selamlayalım" diyeceksin..
Hayal işte... Ben yine teessüf etmeye devam edeceğim. Ha bu arada size de iyi bayramlar, büyüklerin ellerinden küçüklerin gözlerinden öperim...

Ninem diyor ki: 
Ağaçtan maşa, aptaldan paşa olmaz.
UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.