Minik serçe...

A -
A +

Küçükler zaten hep ezilir! Ezilir ama eğilmez. Pek bir arabeskim bugün. Ne Orhan ne Ferdi anlamaz derdimi. Sen söyle Müslüm Baba, nereden sevdim o zalimi? Hüngürt, fırst.. Hıhhım, küçüklerr herr daim ezilir. Tıpkı ezilen halkların nasırlı yumruğu 'ayak serçe parmakları' gibi!
İnsan vücudunun en ücra köşelerinde yer etmiş bu sevimli (ayağa göre değişir tabii ki) uzuvcuk talihsizdir. Hakkı yenir! Horlanır! hoyrat kullanılır! Zavallım zaten doğuştan bir yaralı, genetik olaraktan bir pısırıktır. Öyle utangaç oluşu, kendini daha bir duvar kenarına verişi, değil çizmenin spor ayakkabının içinde bile, ayakkabıyı denerken "sıkıştın mı yiğenim?" diye sorarcasına bakıldığında "yok yok tamam iyi burada, dururum ben böyle..." der gibi oluşu bundandır... Ofhh, of...
Ayak serçe parmağı... En küçük, en sonda ve en dışta... "her şeyin küçüğü tatlıdır" gibi anonim sözlerle avunmasına bile müsaade edilmez, horlanır! "nihohaha çok komik duruyoo bu?" diye kahkaha atılır. Hâlbuki sevimlidir, az biraz astronota benziyor. (Bi dikkat edin bak)
O, Yeşilçam filmlerinin duvar dibine çömelmiş Sezercik'i, diğer kardeşleri Heidi misali kırda koşup oynarken, beşkardeşin eve kapanıp günlük yazarak ağlayanı gibidir... Bir ayak koltuğa, kapıya, sehpaya, sandalye ayağına bilumum köşelere, sivri yerlere çarptırılacaksa hep ayak serçe parmaktan darbe alınır... Ayakkabı ayağı vurur, bu zavallım ezilir büzülür... Yaz gelir terlik-sandalete geçilir, öbür parmaklar yaya yayıla salınırken bu garibanım en sonda ya terlikten düşer pıt asfalta yapışır. İçler acısıdır! Pedikürde bile es geçilir. Ezilendir, emekçidir. Ayağın işçi kesimi, emekçisidir. "Yoldaşlarrr, devrimci ayak serçe parmağıııı" naralarına doğru gitmeyecek yazı. Kaleme alınmasının tek sebebi, kapıya bodoslama giren sevgi dolu minik serçe parmağım, kendisinden çıkan "çıt..." sesi ve akabinde bunu her yaşayan talihsiz gibi etraftakilerin ağzını burnunu kırmak için gerekli sinir miktarını salisede bünyeye aktarabilen acıdır...
Vee bu acı, diz karına çekili, parmak elde tek ayak üstünde bağırarak zıplamak, çok pis sövmek istemek, sövememek, garip sesler çıkarmak, sonra yere yığılmak, bir süre de yerde kıvranmak, görenlerin kalp krizi geçirdiğinizi zannetmesidir... Vee bu acı, her adımda, ayağı her kıpırdatışta, her zonklayışta o miniminnacık çıkıntının aslında ne kadar önemli, işlevsel, can damarı ne bir şahane parmak olduğunu anlamak demektir. Kıymetini bilelim, saygıda kusur etmeyelim...

Ni­nem diyor ki: Laf dokuz boğum; sekizini yut birini söyle.

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.