Koşanlar, yatanlar ve bir ampul hikâyesi…

A -
A +
Öğrencilerini daha ileri taşımak için mevcut şartlardan fazla bir şeyler yapmak gereğini fark eden değerli bir milli eğitim müdürünün teşviki ile bütün yıl boyu fedakârlıklarla yürütmeye çalıştıkları "Kariyer zirvesi" toplantıları çerçevesinde geçtiğimiz hafta Anadolu'nun taşrasında öğrenci ve veliler ile birkaç kez bir araya geldik. Yapmaya çalıştığımız, başarılı hayat tecrübelerini öğrenci ve aileleri ile paylaşarak onları cesaretlendirmek ve heveslerini artırmak.
Ancak il merkezinden taşraya doğru gittikçe sosyal bağların çözülüp nasıl tuz buz olduğunu görünce öğrenci, öğretmen ve velilerin sorgulayan bakışları altında ezilip ne söyleyeceğimizi de unutur hale geliyoruz. Burada okulların fiziki durumunun yetersizliğini öğretmen kıtlığını söylemiyorum; burada sıkıntı yok. Kırsalın ağır şartları öğrencilerin ve velilerin ruhuna sinmiş. Kendileri ve aileleri bu "gel-git"ten ibaret eğitimin geleceklerini inşa edeceğine dair inatları yok. Oysa ağır rekabet şartları bunu gerektiriyor. Çocuklar için gelecek okyanusun karşı kıyısı gibi. Kendileri için arzu edip sevdikleri bir mesleği hayal etmeleri için ne kadar ısrar etsem de üst seviye bir mesleği hayal ederken zorlandılar. Doktor ya da mühendis olmak istiyorlar ama meslek sahipleri ile temasları, dış dünya ile bağları, çoğunun sosyal ve spor kulüpleri yok.
Mağduriyetleri öğrencileri ile paylaşan öğretmenler, çocuklarını rekabet edebilir bilgi seviyesine çekmek için ciddi fedakârlık içindeler. İlçe veya beldede ikamet sıkıntısını aşmak için taşımalı sisteme onlar da aynen uyuyorlar. Kendi geldikleri ağır şartların fotokopisi olan öğrencileri daha ileri taşımak için ter döküyorlar. Ama öğretmeni aşan bu sıkıntılarla mücadelelerinde yalnızlığa itilmişler. Devletin sosyal gücü şehrin kenar mahallelerinde bitiyor. Çocuklar, ailelerinin yoksulluk, ağır çalışma şartları içinde sıkışıp kalıyor. Sosyal sorumluluk alması gereken kurum ve sivil toplum kuruluşları onlara uzanmıyor. Çoğu öğretmen öğrencilerinin dış dünya ile mukayese yapıp durumu fark etmeleri için rehber öğretmene bazen de psikolog desteğine ihtiyaç duyulduğunu ifade ediyor.
Ev, ahır, pancar tarlası ve Gıslaved lastikten ibaret bir dünyanın çocuklarını, büyük şehrin paralı kolejlerinin imkânları ile yarıştırmak bana göre mümkündür. Eğer hizmeti il merkezinden ibaret sananlar genç öğretmen dostlara destek olursa.
İlçe merkezinden uzak bir okuldaki öğretmenin kapısı çalınır, öğretmenler günü dolayısıyla bir öğrencisi gazete parçasına sardığı hediyeyi verir. Öğretmen küçük paketi açınca içinden bir ampul çıkar. "Teşekkür ederim, annenin haberi var mı?" diye sorar. Öğrenci de "Evet" der ve mutlu olarak ayrılır. Sonra öğretmen dikkatli bakınca ampulün geçmiş olduğunu fark eder.
Eğitim kelimesinin kökü "educe"dir ve içeride olan enerjiyi, potansiyeli dışarı çıkarmak demektir. Eğitim hayat boyu süren sadece okul sıraları ve öğretmenle ile sınırlı olmayan bir süreçtir. Çocuklarımıza fizik, matematik, tarih ve farklı disiplinleri veriyoruz ama en önemli şeyi ihmal ediyoruz. O da hayallerini UMUTLARINI kurgulamayı ve gelecekleri için bir yol haritası inşa etmeyi öğretmek ve özgüvenlerini geliştirip hayatta kendilerini konumlandırma becerisini geliştirmelerine yardımcı olmaktır. Onların bilgi ve kabiliyetlerinin saklı kalması, çürüyüp gitmesine sebep olmakta, bu da işsizlik, tatminsizlik ve hayata küskünlük olarak bize geri dönmektedir.
Umut her zaman geleceğe ışık tutan bir ampuldür ama eğer yanarsa...
 
 
UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.