FETÖ başarsaydı ne olurdu?

A -
A +
"Üçüncü Dünya Savaşı"nın içindeyiz. Bu mücadelenin kaynağı ekonomik veya ideolojik değil farklı medeniyetler arasında kendi kültürlerini dayatma, hâkim kılma savaşıdır. Gücünün zirvesindeki Batı, kendi dışındaki medeniyetleri biçimlendirmek için saldırıyor. Ama bunu doğrudan donanmasını ve deniz piyadelerini göndererek yapmıyor. Bu savaşı Orta Doğu, Afrika ve Asya’daki Müslüman devletlerin içine yerleştirdiği aktörleri “yeniçağ tarikatları” eliyle yürütüyor.
Bizim 15 Temmuz’da yaşadığımız olaylar İslam’ı; dinler arası diyalog, İbrahimî Dinler yalanı ile Peygambersiz hâle getirerek içini boşaltma savaşıdır. Eğer 15 Temmuz girişiminde başarılı olsalardı, Batı böylece düşmanını kendine benzeterek hedefsiz hâle gelecekti.
Ateş düştüğü yeri yakar ve çok şeyi de değiştirir.
11 Eylül 2001’de "İkiz Kuleler" saldırıları sadece düştüğü yeri yakmadı, ABD’yi kendi içinde değiştirdi, dışarıdaki saldırgan politikaları için de önünü açtı, Afganistan, Irak ve Suriye’yi tutuşturdu. ABD bütün bunları uzun süreli hazırlıklardan sonra hayata geçiriyor.
ABD önce filmini çekip kamuoyunu olaylara hazırlıyor sonra gerçek dünyada uygulamasını yapıyor. 2001 yılında adı Operation Swordfish (Kılıçbalığı Operasyonu) olan bir film piyasaya sürdü. Filmin çekirdeği helikoptere asılı bir otobüsün İkiz Kulelere çarpma ve sonrasında yaşanan kargaşa sahnelerinin izleyicilere sunduğu mesajdır. Böylece politikanın emrindeki sinema İslam'ı tehdit olarak gösterip Müslüman ülkelere müdahale önerisi yapan bir karargâh gibi çalışmaktadır.
11 Eylül’de uçakların İkiz Kulelere saldırısı gerçekleşince ABD kendi içinde Müslümanlara baskı ve dışarıda saldırganlığına mazeret üretmiş olacaktı çünkü insanların yüzde 94’ü duygularıyla kalanı ise aklı ile karar verir. (Stanford Üniversitesi araştırmasına göre)
15 Temmuz darbe girişiminin öncesini ve sonrasını içeride ve dışarıda özellikle yapılan operasyonları anlatmakta sıkıntılar yaşanmaya başladık. Temizlik hareketini demokratik hakların gasbedilmesi olarak yorumlanmaya başladı. Dün FETÖ ihraçlarını eleştiren Kemal Kılıçdaroğlu’na cevap veren Başbakan Binali Yıldırım “Bu darbe girişimine karşı sonuna kadar yanınızdayız, sizi destekliyoruz, demişti. Ne değişti, fikrini değiştirdi mi, yoksa başka bir şey mi oldu?” diye sordu!
Kılıçdaroğlu’nun zaman geçtikçe sıkıntılardan siyasi malzeme üretmesi sürpriz değil, beklenir. Asıl önemli olan operasyonların öncesi ve sonrasını, tehditlerin içyüzünü, perde arkasını halka anlatmaktır.
ABD politikalarını dünyaya meşrulaştırarak destek veren Hollywood gibi bir sinema endüstrimiz olsaydı atlatılan tehlikenin çapını içeride ve dışarıda kamuoyuna anlatmakta sıkıntı çekmezdik. Bu ihtiyaç fark edilmiş olacak ki, 15 Temmuz ihaneti yüksek bir bütçe ile beyaz perdeye aktarılıyor. “FETÖ başarsaydı ne olurdu?” sorusuna görsel olarak cevap aranacak. Böylece bazılarının "küçük tarla yılanı" zannettikleri tehlikenin "anakonda" olduğunu fark ederler!..
Başka çare yok, çünkü hayat görseldir.
Eski Yeşilçam filmlerinde sürekli kötü adam rollerine çıkan rahmetli Ahmet Tarık Tekçe vardı. Perdede canlandırdığı kötü adam karakteri hayatta da kendisini terk etmez, çevredekilerin sataşmasından lokantada ağız tadıyla eş dost yemek yiyemediğinden dert yanardı.
15 Temmuz 2017’de gösterime girecek filimde teröristbaşı Gülen’i Alman Aktör Armin Muller oynayacakmış. Silikon makyaj uygulama gerektirmeyecek kadar "Feto"ya benzeyen Muller’in işi zor.
UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.