İş dünyamızın kılcal damarları...

A -
A +
Anadolu’da sıkıntılı bir duruma düşenlerin, alabora olan hâl ve vaziyeti anlatmak için kullandığı bir ifadedir; “Çayın tadı kaçtı!..”
Hâlihazırda aşısı olmayan bir virüsle bir yıla yakın zamandır mücadele etmek, sevdiklerini onlardan uzak durarak korumak, bazen istesen de görememek, birlikte bulunamamak, virüs bulaşan hastayı ziyaret edememek, iş yerine dirsek teması aralıklarla gitmek, kaybettiklerinin acısını sevdiklerinle paylaşamamak ve daha fazlasını ifade için henüz adı konmamış bir musibet.
“Korona” özellikle güneş veya ayın etrafında görülen beyaz veya renkli halkalara deniyor. Ama biz onu bütün dünyayı kuşatan bir musibet olarak tanıdık.
(Covid-19) adıyla, ilk defa 31 Aralık 2019’da Çin’in Vuhan şehrinde ortaya çıkan bu virüs, kısa sürede bütün dünyayı sardı. Gözle görülmeyen bu varlık, şu ana kadar 56 milyona yakın insanı hasta etti, 1 milyon 348 binden fazla kişiyi öldürdü. Bununla da yetinmeyip ekonomiyi kilitledi ve yüz binlerce insanı sefalete itti.
Hem hâlihazırdaki hayatımızı hem de gelecek için planlarımızı altüst etti. Bütün dünyada ve içeride çok önemli olaylarında üzerine çöktü önemini sakladı. Zengin ve fakir ülkeleri ve insanları eşitledi. Kimi ne zaman yakalayacağı ile ilgili çok da ipucu vermiyor...
İkinci dalganın yaşandığı şu günlerde vaka sayıları eskisine nazaran yükselince bugün akşamdan itibaren yeni tedbirler uygulamaya giriyor. Bu tedbirler arasında restoran, lokanta, pastane, kafe, çay ocağı gibi hizmet işletmeleri 10.00-20.00 saatleri arasında sadece paket servis veya “gel-al” hizmeti verecek.
Salgın sürecinde bütün dünyada olduğu gibi iş dünyamızın da her boyuttan hasar aldığı ortada. Kimin ve hangi sektörün ne kadar yara aldığı ise salgın sona erdiğinde ortaya çıkacak. İşletmeler ayakta durma mücadelesi verirken bağlı meslek kuruluşlarının da salgın sonrası hasarları tamir için bir yol haritası çıkarmaları gerekir.
Yaklaşık bir yıldır insanla temas üzerinden faaliyetini yürüten hizmet işletmeleri sosyal hayatımızın ve iş dünyamızın kılcal damarlarıdır. Sadece insanların görünür ihtiyaçlarını karşılamakla kalmayıp sosyal bütünlük ve kurdukları sosyal ağlar ile bütünlük sağlıyor. Salgının bu temas öldüren zararının verdiği maddi kayıplardan çok daha fazla olduğu kanaatindeyim.
“Yalnızlık insanı yutan kara bir deliktir” sözü var. Yapılan araştırmalar da, bazı hastalıkların en önemli tetikleyicilerinden birinin yalnızlık olduğunu ortaya koyuyor... Sosyal izolasyonun (soyutlanmanın) bağışıklık sistemi işlevlerine zarar vererek iltihaplanmaya bağlı hastalıkları tetiklediği belirtiliyor.
Tarihte geçmişteki tecrübeler ikinci dalga sonrasında salgının sabah öncesi zifirî karanlığın günün aydınlanması gibi çekilip kalktığı yönünde. Bu defa da aynı seyri takip ettiği kanaati hâkim.
Salgının ikinci ve son dalgası olduğunu umut ettiğimiz bu zaman içinde uzmanların “Korona Günleri"nde yapmamızı tavsiye ettiği maske-mesafe ve temizlik üzerine bizi güçlü kılacak şeyler var. “Beden ve ruh dinlenmesi için hediye edilmiş bir zaman dilimi olarak kabul edebileceğimiz bu süreçte dinî ve manevi ibadetler ile bağlarınızı güçlendirebilirsiniz” diyorlar.
Salgın sona erdiğinde hepimiz az ya da çok hayata, dünyaya, insanlara çok daha farklı bakacağız. Belki en önemlisi; “Bütün dünya ve içindekiler bir kişinin olsa fakat bu kişi aile, dost ve arkadaşlarından mahrum kalsa hayat ona vebal, yük ve sıkıntıdır. Belki böyle bir insanın yaşaması imkânsızdır!..”
 
UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.