Demokrasiyi paketlemek!..

A -
A +

Hukuk mefhumundan az çok haberdar olanlar, "Mini Demokrasi Paketi"nin demokrasiyi hepten paketleyeceği endişesiyle haklı olarak feryat ediyorlar. Hâlâ daha bazıları tarafından "cahil halk" olarak değerlendirilen sessiz çoğunluk ise, oylarıyla Meclis'e gönderdiği "bilge!" vekillerinin doğru yönde parmak kaldırmasını ümit etmekten başka bir şeye muktedir değil. Halkı bu konularda aydınlatacak, siyasetçilere de yol gösterebilecek, böylece konuya yabancı olan vekillerin teslimiyetini ortadan kaldırabilecek, kuruluşlar da, (barolar, üniversiteler, sivil kitle kuruluşları vs.) gerekli dinamizmden mahrum olunca, vatandaşın elinden gelebilecek başka bir şey yok! Geçen hafta Nazlı Ilıcak yazmıştı... Meclis'teki bir tartışma sırasında, DSP'liler 312 benzeri maddelerin Batı'da da var olduğunu söyleyince, SP'li Mustafa Kamalak; "Bu maddelerden hüküm giymiş kaç kişi var sözünü ettiğiniz Avrapa ülkelerinde?" diye sormuş. DSP'linin (ismi belli değil) cevabı tam bir kara mizah! Vekil efendi şöyle demiş: "Oranın halkı bizimki gibi cahil değil!.." Görüyor musunuz sayın okuyucular, "Bilge Lider" Ecevit'in "aydın ve demokrat(!)" milletvekilinin yaklaşımını? Ama bu zihniyet ne yazık ki yeni değil... 1940'larda başlayan "Cahil halk çoğunluğu, düşükler, kuyruklar vs. şeklindeki saçmalıklar, değişen dünya şartlarına, kalkınma ve gelişme edebiyatına, çağdaşlaşma safsatalarına rağmen bir türlü hız kesmedi. Bu beyler cehaleti neye göre değerlendiriyorlar bir türlü anlayamadık. Eğer eğitim durumunu kast ediyorlarsa, 1940'larda bir elin parmakları adedinde olan üniversite sayısı bugün iyi kötü yüze yaklaşıyor! Ecevit'in "Bu parlamento halkın on yıl gerisinde kalmıştır..." dediği yetmişli yıllarda bütün ülkedeki lise sayısı 960 civarında idi. Bugün ise sadece İstanbul'da özel ve resmi olarak toplam 684 lise mevcut. Yani okul sayısı artmış ama malum zihniyette hiçbir değişiklik yok. Garabete bakınız ki DSP'liler bir taraftan "Eğitimde devrim yaptık" diye haksız yere böbürlenirken, diğer taraftan Türk halkını cehaletle itham etme cür'etini gösteriyorlar. Bu ne perhiz, bu ne lahana turşusu? Acaba "bilge lider" Ecevit bu tenakuzu nasıl izah edecek, yani yetmişli yıllarda Parlamento'nun on yıl ilerisinde olan halkın bugün nasıl olup da "cahil" olarak nitelendirildiğini hangi "olasılık"la açıklayacak? Boşuna beklemeyelim, Ecevit bunu izah edemez! Ancak, halka "cahil" ve "geri" sıfatını yakıştıranlara, merhum Necip Fazıl sessiz çoğunluk adına çok manalı bir cevap veriyor; "Zaman korkunç daire, ilk ve son nokta nerede?/Bazı geriden gelenler yüzbin devir ilerde..." Eğer demokrasinin, "Halkın halk için, halk tarafından idare edilmesi" demek olduğuna inanıyorsanız halka itibar etmek zorundasınız.

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.