Fikirler ne kadar uyuşacak?!.

A -
A +

İstanbul'da dün başlayan ve resmi adı, "Medeniyetler ve uyum; politik boyut" olan, İslam Konferansı Teşkilatı ile Avrupa Birliğinin ilk defa resmi olarak bir araya geldiği forum içerde ve dışarda, Doğuda (İslam) ve Batıda (Hristiyan) uzun süre konuşulacaktır elbet. Çünkü Forum, hem mahiyeti hem de katılımcıların önemi bakımından, yeni yüzyıldaki medeniyetler arası münasebetlerde önemli bir kilometre taşı niteliğinde... Forumun gerçekleşmesinde Dışişleri Bakanı İsmail Cem'in entellektüel kimliğine fazlaca gönderme yapılıyor. Bu kısmen doğru olsa da herşeyi Cem'e hamletmek yanlıştır. Evvela şunu belirtelim, herkes Türkiye "Model Ülke" demiyor mu? Diğer taraftan ta başından beri Türkiye'nin Doğu ile Batı arasında bir köprü olduğunu söylemeyen, bilmeyen veya buna inanmayan var mı? Şimdi bir de tarihe, özellikle Osmanlı Medeniyetine ve onun tatbikatına bakalım; Her dinden, her ırktan insanları asırlarca bir arada, barış içinde ve adalet ölçüleri çerçevesinde idare eden hangi kültür ve hoşgörüdür? Bugün Balkanlar'da, Ortadoğu'da, en ufak bir kıvılcımda kan gövdeyi götürüyorsa ve barış her an kopmaya meyyal pamuk ipliğine bağlı duruyorsa, bu Osmanlı hakimiyetinin yıkılışının sonucu değil mi? Sekseniki yıl önce yıkılmış olan Osmanlı Devleti'nin modeli bugün de mesela Ortadoğuda, Kudüs ve çevresinin yönetiminde çözüm yolu olarak teklif ediliyorsa, burada durup düşünmek gerekmez mi? İşte Türkiye'yi Jeopolitik ve jeostratejik yönü ile önemli ve vazgeçilmez kılan zengin miras burada yatmaktadır. Dolayısıyla meselelere bakarken, sadece kişilerin muvakkat gayretlerine değil, tarihin derinliklerinden gelen medeniyet ve millet mefhumunun ihatalı manasını nazarı itibara almak gerekir. Bu forumu bir yazıda özetlemek mümkün olmayacak! Çünkü, Samuel Huntington'un 1993 yılında bir makalede dile getirdiği ve daha sonra 96 yılında kitaplaştırdığı "Medeniyetler Çatışması" tezi, sadece bazı akademisyenler değil, siyasiler tarafından da hâlâ dile getiriliyor. Ne diyordu Huntington? Sovyetler Birliği'nin yıkılmasıyla birlikte ideolojiler arasındaki savaş bitmiştir. Çatışma artık medeniyetler arasında olacaktır. Dolayısıyla bugün için tek geçerli ve güçlü olan medeniyet Batı medeniyetidir. Bunun dejenere olmaması için de bir düşman bulmak lazımdır. Bu da İslamdır! Bunun yanına Çin, yani Konfüçyüs Öğretisi de eklenebilir... Aynı görüşü, İngiliz eski başbakanı Margareth Thatcher da şöyle seslendiriyordu; "Düşmanımızın rengi artık kırmızı (Komünizm) değil, yeşildir (İslam). Keza, "AB bir Hıristiyan kulübüdür" diyen Alman eski Şansölyesi Helmuth Schimidt ve Türkiye'ye Avrupa medeniyeti içinde yer yoktur diyen Fransa eski Cumhurbaşkanı Jiscard D'estaeing... Ve daha 11 Eylül'den sonra, "En üstün medeniyet bizim medeniyetimizdir..." diyen İtalyan Başbakanı Silvio Berlusconi... Evet Batının fikir ve siyaset adamları buna benzer şeyler söylüyor. Tabii bu görüşlerden farklı şeyler söyleyen de pek çok. Ancak önemli olan nokta bizim için şu olsa gerek; Bunlara karşı bizim dünyamızdan (Yani İslamın gerçek temsilcilerinden) kimler ne cevap verecek? Zira şimdiye kadar İslam adına ortaya sürülen görüşler, ya Mısırlı reformistlerin (Abduh ekolü), Ya Vehhabilerin (M. Abdulvehhab ve şürekası), Ya kadıyanilerin (Gulam Ahmet Kadıyani vs.), Yahut da Şiilerin (Filozof Abdulkerim Soruş gibi isimler) düşüncelerinden ibaret kaldı! Evet bu nokta önemli. Cihanşumul İslam Medeniyetinin özünü kim seslendirebilecek? Esas mesele bunu başarmak... Bakalım göreceğiz, fikirler ne kadar uyum sağlayacak veya uydurulacak!

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.