Kritik hafta

A -
A +

Türk siyaseti uzun zamandan beri içine düştüğü kısır döngüden kurtulmanın yollarını arıyor. Önümüzdeki Pazartesiye kadar kaydedilecek gelişmeler, siyasi yapının geleceği ile ilgili olarak önemli ipuçları verecek. Ankara'daki hareketlenme bazı yönlerden ümit verici gibi görülürken, mesela pasiflikten kurtulup aktif hale gelme ve olaylara yön verme gibi gelişmeler gözlenirken, diğer taraftan kronik hale gelmiş çelişkiler ve bildik ayak oyunları yeşeren ümitleri bir anda solduruyor. Bunu bir örnek ile biraz açmaya çalışalım; 22 Temmuz ile 29 Temmuz arasında ne fark var? Yani Meclis bir hafta evvel toplanıp AB ile ilgili kanunlar üzerinde çalışsaydı ve ay sonunda da mesela 3 Kasım tarihinde erken seçime gitmeyi karar altına alsaydı dünyanın sonu mu gelirdi? Ekonomideki dalgalanma azalıp, ileriye dönük istikrar işareti alındığı için piyasalara bir an evvel hareket gelmesi acaba kimi rahatsız ederdi? Kendi göbeğini bir türlü kesemeyen sivil siyaset bir kere olsun şeytanın bacağını kırabilseydi fena mı olurdu?!. Ama hiçbirisi olmadı. Ayak oyunları aynı hızla devam etti. Çelişkiler, kendi kendini inkar etmeler de üstüne tüy dikti. Çok değil daha 20 gün öncesine kadar uyum içindeyiz, seçimler 2004 Nisanında yapılacak diye, kendilerinin de inanmadıkları şekilde açıklamaları peşpeşe yapan, ama iki hafta geçmeden Bahçeli'nin çıkışı üzerine bu defa 3 Kasım 2002'yi erken seçim tarihi olarak ittifakla beyan eden iktidar ortaklarını nasıl bilirsiniz? Bu beyanlardan hemen sonra Ecevit'in yaptığı açıklamaları, yani erken seçimi içine sindirememesini neyle izah edersiniz? Ya Bahçeli'nin son restini? Yani erken seçim kararı alınmazsa çekiliriz mealindeki beyanını... Sayın Bahçeli'nin son zamanlardaki hareketliliği nereden kaynaklanıyor acaba? Şimdiye kadar her şeyi sineye çeken MHP, ne oldu da peşpeşe hamleler yapmaya başladı? Acaba bu hamleler, hükümetten dışlanmaya karşı gösterilen fevri reaksiyonlar mı, yoksa ciddi ciddi düşünülmüş siyasi adımlar mı? Önce seçimi ertelemek için istifa edebileceğini beyan eden, yahut ima eden ama işe yaramayacağını görünce ne yapalım artık biz de erken seçime karşı çıkmayacağız diyen Başbakan'ın devlet adamlığı kumaşı hangi kalite? Bu arada beklemediği bir çıkışla planları bozulan Mesut Yılmaz'ın nafile turları ne getirecek? ANAP'a zaman ve manevra alanı kazandıracak mı? Bilmem kaçıncı defa liderler turu... Sonuçsuz teşebbüsler, hesapsız politikalar, krizler, beyanlar, beyanlar, beyanlar, yalanlar, yalanlar, yalanlar... Türk siyaseti çok talihsiz bir dönem geçiriyor. Onun ceremesini de hep birlikte bizler çekiyoruz. Şimdi görünüşe bakılırsa herkes yani her parti artık seçimden yana tavır koyacak. Ama erken seçim kararının çıkmayacağı yönünde ciddi bir endişe devam ediyor! Geçtiğimiz Pazar günkü yazıyı hatırlayacaksınız; Ey ahali duyduk duymadık demeyin bunlar seçimden kaçıyorlar demiştik... Kaçış devam ediyor. Ancak şartlar da onları kovalıyor. Kurtulmaları çok zor. Eğer bu defa tabloyu doğru okuyup doğru karar verebilirlerse, bazıları ahir ömürlerinde olsun, memlekete bir iyilik yapmış olacaklar. Ama küçük hesaplar peşinde koşmaktan vazgeçmeyenler de sonuçlara katlanacak çaresiz. Ankara'nın bir türlü aydınlanamayan ufuklarında çeşitli senaryolar uçurulmaya devam ediyor. Bazen krizlerden hayır doğar. Hiç olmazsa bu defa fırsat kaçırılmasa... Aksi halde, mevcut zihniyetle ve sayıları elliye yaklaşan partilerle (Çoğu tabela partisi de olsa, dağılmaya sebep olduğu için) ülkeyi esenliğe çıkarmak ham olur. Bakalım AB treninin son kompartımanına da olsa yetişmeyi sağlayacak basiret ve cesaret siyasi partilerden zuhur edecek mi? Yoksa kritik haftayı kritik aylar ve yıllar kovalayacak mı? Herkesin bir kere daha hesaplarını kontrol etmesi gerekiyor.

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.