Baraj kâbusuna dayalı ittifak arayışları

A -
A +

3 Kasım seçim sonuçları gerçekten çok değişik olacak... Başka hiçbir şeye yaramasa da, siyasette miadını doldurmuş bazı kişilerin sandığa gömülmesi, birçok partinin ise sadece "tabela partisi" olarak tescilinin yapılması, özetle; tembel, kaytarıcı, haşarı ve düzenbazların millet tarafından sınıfta bırakılması bile ülkeye büyük yarar getirecektir. Nitekim bu hesaplaşma günü yaklaştıkça hem partilerde, hem de yeniden aday olmak isteyen vekillerde panik durumunun yaygınlaştığını görüyoruz. 3 Kasım'da en büyük sıkıntıyı yaşamaya aday partilerden ANAP ve Genel Başkanı Mesut Yılmaz'ın son zamanlardaki rahatsızlığı büyüteç altına alındığında, bugüne kadar pek şahit olmadığımız türden ittifak arayışlarının sebebini daha kolay anlayabiliriz. Yaşar Okuyan'ın Çalışma Bakanlığı'ndan sonra parti yönetiminden de istifa etmesi, Erkan Mumcu'nun bir grup milletvekili (sayılarının 15 olduğu söyleniyor) ile bambaşka zeminlerde istikbal araması, 3 Kasım sonrasında büyük değişikliklere uğrayacak olan siyasi tabloya vurulan irili ufaklı fırça darbeleridir. Birbuçuk sene önce, kriz şartlarında Türkiye'ye gelip son derece geniş yetkilerle ve arkasında büyük iç ve dış desteklerle hükümete ortak olan, dünün kurtarıcı rolündeki Kemal Derviş de, aynı baraj korkusu ile olmadık ve olamayacak ittifak arayışlarına devam ediyor. Ancak ülkemizde alışılmadık siyaset tarzı ile (buna Turko-Amerikan metod da diyebiliriz...) sonuç alınması çok zor. Zaten Derviş de bir türlü emin olamadığı için bütün beklentilere ve "yeter artık gel..." sabırsızlanmalarına rağmen karar veremedi. İstifada geciken Derviş, siyasi rotasını çizmekte de gecikiyor. Derviş'in katılması beklenen YT Partisinin lideri Cem, kendi teşkilatı olmadığı için Bayar'ın başkanı olduğu DTP'nin çatısı altında seçime girmeyi garantileyerek rahat bir nefes almış görünüyor. Kaldı ki, bu rahat nefesi aldıran esas faktör, Bayar'ın manevi hamisi olarak bilinen, en azından öyle takdim edilen Demirel olmuştur. Bu ittifakın onun delaletiyle gerçekleştiği artık meçhul bir şey değildir. Zira Bayar-Cem görüşmesinin bir gün öncesinde, YTP lideri, Demirel'in "engin bilgi ve deneyiminden yararlanmak için" dokuzuncu Cumhurbaşkanının kapısını çalmıştı! Ancak bir sıkıntı devam ediyor. Cem, önce "Sosyal Demokrasi" diye tanımladığı siyasi kulvarının çok ama çok daralacağını görünce, liberallerle de beraber oluruz deyip erken bir tıkanmanın süpabını hazırladı. DTP ile ittifak bunun ilk müşahhas sonucu. Buna karşılık , "Liberal-sosyal veya Sosyal-liberal" diye bir tanım getiren Derviş ise, şimdilerde "Geniş sol ittifak" sağlamanın peşinde! Yani ben ikinci adam olarak da siyaset yaparım diyen Kemal Derviş daha şimdiden birinci adamla ters düşmüş durumda. Diğer ikinci adam olan Hüsamettin Özkan bu işe ne diyecek belli değil... Dün itibariyle Seçim ve Siyasi Partiler Kanunu değişikliği Meclis'ten çıkmadığına ve artık üç Kasım'a kadar da çıkamayacağına göre yasal ittifak yerine, ancak örtülü ittifaklar (Yani kanuna karşı hile) yapılabilecektir. (Bir partinin adaylarının diğer parti listesinde seçime girmesi şeklindeki ittifaklar 1991'de (RP-MHP ve IDP) ile 1995'te ANAP ve BBP arasında yapılmıştı). Dolayısıyla beklenen geniş ittifakların gerçekleşme şansı iyice azaldı. Sizler bu satırları okurken veya en geç yarına kadar büyük ihtimalle, bir süreden beri esas aktör olarak (Türk filmlerindeki esas oğlan gibi!) gösterilen ve üzerinden büyük hesaplar yapılan Kemal Derviş de kararını vermiş olacaktır. Malum medya ile iş dünyasında da bu konuda büyük kafa karışıklığı yaşanıyor... Kâbus senaryoları da baraj korkusunu ortadan kaldıramadığına göre, gerçeklerle yüzleşme kaçınılmaz. Bugünden sonra esas sarsıntı parti bünyelerinde meydana gelecek. Bakalım küskünler ve kızgınlar en fazla hangi partiyi zora sokacak?!.

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.