Dersim mi, Tunceli mi?

A -
A +

Türkiye'de çözüm bekleyen en önemli iki konudan biri Alevîlik, diğeri de Kürt meselesi. AK Parti iktidarı, her ikisi için de önemli adımlar attı.
Şöyle bir düşünelim, on-on beş sene evvel Kürtlük ve Alevîlik konularında, bugün yapılan tartışmaların yapılabileceğini kaç kişi tahmin ederdi? On yıllar boyunca, ülkede yaşanan büyük sıkıntılara kaynaklık eden bu meselelerde, hâlihazırda herkesi memnun edecek bir netice alınabilmiş değil elbet. Ancak her iki alanda da, çok ciddi adımların atıldığını ve mevcut zorluklara rağmen, hayli mesafe alınabildiğini görüyoruz. En az yüzyılın birikimi olan böylesine girift problemlerde kısa zamanda çözüm beklemek, tabii ki gerçekçi olmaz, olamaz... Ancak çözüme dönük gayretlerde kaydedilen başarıları da inkâr etmemek gerekir. Medyada yer alan birçok tartışmalara bakıldığında, bu yönde bilhassa olumsuzlukları öne çıkaran yaklaşımlar fazlaca göze çarpıyor. Özellikle, hem Kürt hem Alevîlik meselelerinde, kendini taraf olarak takdim eden kimi unsurların, yapıcı bir tavır sergilemek yerine; çözüme hiç de yararı olmayacak, hatta çok zararı dokunacak biçimde ısrarlı bir üslubu sürdürmeleri, gerçekten düşündürücü...
Türkiye'nin bahse konu her iki meseleyi hâl yoluna koymayı başarması durumunda, siyasi istikrar; sosyoekonomik gelişme, toplumsal barış ve huzur bakımından ne gibi bir ivme yakalayacağını, ilgili ilgisiz herkes ikrar ediyor. Fakat çözüme ulaşmak için gayret sarf etme, en azından sürece takoz olmama noktasında benzer sağduyuyu göstermeyenlerin sayısı ne yazık ki fazla!.. Ülkenin ulusal güvenliğini doğrudan tehdit eden bu çetrefil meselelerde iç dinamikler yanında, dış dinamiklerin de bütünüyle devrede olması tabiatıyla şaşırtıcı değil... Mesela çözüm süreci konusunda, Kandil'den yahut PKK'nın Avrupa'daki uzantılarından gelen çatlak sesleri duyduğumuzda, asla şaşırmıyoruz. Zira onların birileri adına yüklendikleri misyonu yerine getirdiğini anlıyor ve ona göre değerlendiriyoruz. Alevîlik konusunda da, Avrupa faktörünün; özellikle Alman faktörünün sonuna kadar devrede olduğundan, kim tereddüt edebilir ki?!
Başbakan Ahmet Davutoğlu'nun Hacıbektaş'a ve Tunceli'ye yaptığı ziyaretler, Alevî açılımına hayli olumlu etki edecek birer siyasi adımdır. Ve Başbakan'ın her iki ziyarette de ortaya koyduğu samimi yaklaşım, çözüme dönük açık irade ve kararlı tutum, bilhassa not edilmelidir. Sayın Davutoğlu hem Hacıbektaş'ta hem Tunceli'de, bir siyasi şov; kandırmaca veya istismar gibi, gayrı samimi atraksiyon peşinde olmadı. Uzun yılların birikimi olan derin şüphe ve ön yargılara rağmen, Alevî ve Bektaşi vatandaşların da, en azından bir kısmının bu samimiyeti hissettiğini değerlendiriyoruz. Elbette seksen yıl boyunca, rejimin bu kesim üzerinde pekiştirdiği şüpheler ve acımasız uygulamaların biriktirdiği kin ve öfkenin etkisi kolay unutulacak bir durum değil. Lâkin karşılıklı şüphe ve ön yargılar bertaraf edilmeden de, çözüme uzanmak mümkün olmaz.
Alevî dernekleri Tunceli'de Başbakana 12 maddelik bir talep listesi sundu. Ancak bu talepleri tek yönden görmek, tek açıdan değerlendirmek yanlış olur. Dolayısıyla karşılıklı anlayış ve esnek tutum gerekiyor. Böyle bir yaklaşım çözüme yardımcı olur. Yani 'dediğim dedik' bir tavırda ısrar etmek, kimseye fayda getirmez. Bu noktada herkese ciddi sorumluluk düştüğünün bilincinde olmalıyız. Ve her şeyi hükümetten ya da devletten beklememeliyiz.

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.