Başbakanın Atina ziyareti

A -
A +

Müzmin muhalifler, her fırsatta 'Komşularla sıfır sorun politikası' üzerine ahkâm kesiyor. Ne var ki, bunun tam olarak ne anlama geldiğini bilmiyor!

İçeride günlük yaşayan ve hadiseleri anlık okumaya çalışan bazıları, dış politikadaki zaman mefhumunu doğru kavrayamıyor... Mesela; Irak ile ilişkilerimizi sadece Nuri El Maliki üzerinden değerlendirenler, onun Türkiye'ye ve hatta Bölgesel Kürt Yönetimine karşı takındığı tavrı, sürdürülebilir bir politika gibi algılayıp, bu ülke kapılarının üstümüze temelli kapandığını sandılar. "Bırakınız komşularla sıfır sorunu, sorunlu olmadığımız komşu kalmadı..." gibi tezviratla, başta Ahmet Davutoğlu olmak üzere, AK Parti İktidarına yüklendiler. Oysa bugün çok farklı bir hava esiyor. Yeni Irak hükümeti, bizimle münasebetlerini iyileştirmek için büyük gayret içinde. Kürt Yönetimi de Bağdat Hükümeti ile petrol üretimi ve ihracı konusunda nihai anlaşmaya vardı. Dolayısıyla, Türkiye üzerinden Batıya taşınacak petrol miktarı daha da artacak ve bunun parası da Türk bankaları üzerinden transfer edilecek...

Müzmin muhaliflerin dış politikada en fazla kullandıkları bir argüman da, İsrail ile ilişkilerin kötüleşmesi. Her fırsatta bunu işliyorlar. Oysa sanılanın tam tersine, bu durumdan daha fazla sıkıntı duyan taraf İsrail. "One minute" olayından itibaren, İsrail Doğu Avrupa, Doğu Akdeniz ve Balkanlar'da alternatif arayışlara girerek, hem Türkiye'den doğan boşluğu doldurmak hem de mümkünse ülkemizi köşeye sıkıştırmak üzere, atraksiyonlara başvurdu. Fakat hepsinden eli boş döndü. Şimdilerde çok köpürtülen, Doğu Akdeniz'deki doğalgaz alanları ile ilgili, İsrail-G. K. Rum Yönetimi-Mısır ve Yunanistan iş birliği arayışının da beklenen sonucu vermediğini, vermeyeceğini bir kenara not ediniz. Evet, bugün görüntüde birtakım çalışmalar var. Ancak Türkiye'ye rağmen bunun yürümeyeceğinin altını kalın bir çizgi ile çizelim...

Bu, dün de böyleydi, yarın da böyle olacak. 1970'li yıllarda, Ege'de petrol arama konusunda yaşanan ihtilafları hatırlayınız. Bazılarının "Balıkçı gemisi" diye alay ettiği HORA gemisi vardı ya... Ege'ye her açıldığında, Atina'daki yetkililer yerinden zıplıyordu hani. Bugün sismik araştırmalarda çok daha kapasiteli Barbaros Hayreddin Paşa gemisi var. Barbaros'un Doğu Akdeniz'de, askerî gemiler refakatinde seyretmesi de, aynı şekilde bölgesel ve küresel güçleri rahatsız ediyor. İsrail-Mısır ve Rum Yönetimi bu konuda zirve toplantıları yapsa da, Yunanistan AB ve ABD nezdinde toz kaldırmaya çabalasa da o gemi görevini sürdürecek! Doğu Akdeniz'deki tabii kaynaklara, bütün paydaşların faydalanacağı adil bir yöntemle yaklaşılmadıkça, orada Türkiye'nin mevcut tavrı değişmeyecek. Peki, bu ihtilaflar yaşanıyor diye, muhatap ülkelerle ilişkiler biter mi? Bakınız daha üç gün önce Rusya Devlet Başkanı Putin, ülkemizi on bakanla birlikte ziyaret etti ve bu ziyaretten çok önemli sonuçlar çıktı. Oysa başta Suriye olmak üzere, pek çok konuda aramızda derin görüş ayrılıkları var!
Yunanistan'la da asırlık ihtilaflarımız var. Ege'deki adaların Kıta Sahanlığı, kara sularının genişliği, FIR hattı, Kıbrıs meselesi, Batı Trakya Türklerinin durumu, Ege ve Doğu Akdeniz'deki petrol ve doğalgaz yataklarından yararlanma konusu vs. vs... Ama bütün bu pürüz ve problemlere rağmen, geçmişte bazen çatışma risklerinin de yaşandığı komşu ülke ile ilişkiler, düne nazaran daha olumlu bir noktada. Böyle olduğu için de, Davutoğlu Türkiye-Yunanistan Yüksek Düzeyli İşbirliği toplantılarının üçüncüsünü gerçekleştirmek üzere Atina'da. Kısacası, bazı sorunlar olsa da komşu devletlerle ilişkilerin ayrı bir önemi vardır.

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.