Gıda zehirlenmeleri vs. vs.

A -
A +
Bugün Suudi Arabistan’daki “Naif” darbeyi ele alacaktım. Ama dumanı tüten gıda zehirlenmeleri daha baskın çıktı. Bizde hep böyle mi olur bu işler? “Dingil kırıldıktan sonra yol gösteren çok olur…”
 
Ramazan Bayramı geliyor. Bugün yarın muhtelif beldelerde, belediye zabıtalarının kamera eşliğinde tatlıcıları– şekerlemecileri alay-ı vâla ile denetlemeye çalışması, eminim hiçbirimiz için sürpriz olmaz… Zira geçmiş yıllarda da benzeri durumları yaşayageldik. Peki gıda sağlığı ve hijyen denetimi, ille de belli günlere mi mahsustur? İnsanoğlu için gıda sağlığı ve temizlik her gün, her saat ve her dakika gerekli ve elzem olan bir şey değil midir? Aylarca, belki yıllarca devekuşu misali, sağlığımızı tehdit eden vahim durumları görmemek için kafasını kuma gömen sorumluların; bazen ısmarlama habere malzeme olmak, bazen de PR ihtiyacına binaen şov yapmaları, ciddiyetsizliğin daniskasıdır! Ama ne yazık ki, bayram gibi önemli günlerde insanın içini kaldıran, iştihasını kaçıran manzaraları, güya denetim ve kontrol hesabına gözümüze sokarcasına sergilerler. Oysa aynı perişan manzaralar, her gün ama her gün o sorumluların şüphesiz bilgileri tahtında var olmaya devam eder!.. Bu bazen baklava – börek dükkânı, bazen şekerleme atölyesi, bazen lokantaların mutfağındaki laubalilik, sorumsuzluk, cahillik ve pasaklılığın yansımasıdır. Netice olarak, insan sağlığını hiçe sayan ilkel davranış biçiminin özetidir.
Her birini yazarken çok zorlandığım bu sevimsiz cümlelerin en aktüel gerekçesi, Manisa’daki bir askerî birliğimizde, peş peşe yaşanan kitlesel zehirlenme olaylarıdır. Bilindiği üzere 23 Mayıs’ta Manisa 1. Er Eğitim Tugay Komutanlığında 1.049 askerimizin etkilendiği bir gıda zehirlenme vakası yaşandı. Ne yazık ki bir askerimiz hayatını kaybetti. Bu olayın “Salmonelle” adlı virüsten kaynaklandığı açıklandı. Ancak araştırma ve incelemeler devam ediyor. Dört gün sonra 27 Mayıs’ta, yine aynı birliğe bağlı Kırkağaç’taki taburda bu defa 70 askerimiz yenilen yemekten rahatsızlandı. Bu iki olayın mahiyeti henüz tespit edilememişken, 16 ve 17 Haziran günlerinde peş peşe iki hadise daha yaşandı. İlkinde 69, ikincisinde de 731 askerimiz etkilendi. Çok şükür ki, herhangi bir ölüm vakası olmadı… Yaklaşık iki hafta önce de Diyarbakır’da benzer bir olay yaşandı ve 25 askerin yemekten rahatsızlandığı haberleri çıktı. Şimdi bütün bunları üst üste koyduğumuzda, ne kadar vahim bir hadise ile yüz yüze geldiğimizi anlıyoruz. Üç hafta içinde gerçekleşen dört ayrı vakada, aynı askerî birlikte; aynı firmanın ürettiği yemeklerden, iki bine yakın asker evladımız gıda zehirlenmesine maruz kalıyor. Hakikaten merak ediyorum, ilk zehirlenme olayının vukuundan itibaren Manisa 1. Er Eğitim Tugay Komutanlığında ne gibi tahkikatlar yapıldı? Olaylar bu kadar büyüdükten ve kamuoyu âdeta galeyana geldikten sonra, nihayet yemek firmasının çalışanlarını gözaltına almak, o firmayı soruşturmak ve onunla ilgili doğru – yanlış iddiaların peş peşe sökün etmesi, ne derece reel ve sağlıklı bir yaklaşımdır?
Hani derler ya, dingil kırıldıktan sonra yol gösteren çok olur!.. Şimdi düşünüyorum, acaba ülke genelinde askerî birliklere ve diğer resmî kurumlara yemek hizmeti veren firmaların sıhhî durumu nasıldır? Mesela Manisa’daki olayı bir ihbar ve ihtar kabul edip, memleket sathında bu nevi toplu yemek üretimi yapan firmalarla ilgili genel bir tarama ve denetim yapılıyor mudur? Yoksa böyle bir şey için daha başka kitlesel zehirlenmelerin beklenmesi mi gerekir? Manisa’daki askerî birliğe yemek hizmeti veren firma ile ilgili çok tuhaf iddialar sirküle ediliyor. Bunların hangisi doğru, hangisi yanlış? Gerçekten bu firmanın ismi tam altı defa değişmiş midir? İddia edildiği gibi, sermayesi dört sene için 10’a – 20’ye katlanmış mıdır? Bütün bunlar olmuşsa, ilgili makamların nasıl olmuş da hiç dikkatini çekmemiş? Bu kadar kritik işlerin içindeki firmalar, hiç mi araştırılmaz? Akıl alacak gibi değil, ama bunların hepsi olabiliyor demek ki!
Devlet işlerine dair ihaleler üzerindeki gölge ve suiistimal sisleri bir türlü kaldırılamadı ne yazık ki. Öyle olunca da bu türden skandalları yaşamak kaçınılmaz oluyor. Bunun tek çaresi yeteri kadar şeffaflığı sağlamaktır ve adam gibi denetim yapmaktır. Pislikleri halının altına sürmek bir yere kadar mümkündür. Ondan sonra ne halı kalır ne o ne o! Evet, toplumun beklediği şey, Manisa’daki hadisenin her yönüyle gün ışığına çıkarılması ve sorumlulardan hesap sorulması. Nokta!
UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.