Türkiye-ABD ilişkilerinde yeni bir fasıl

A -
A +

Roma’da gerçekleşen Erdoğan-Biden görüşmesi, Türkiye ile ABD arasında epey zamandır esen soğuk rüzgârların bir nebze dinebileceği intibaını veriyor… “Anlaşmazlıkların etkin yönetilmesi” dahi önemlidir.

 

20 Ocak 2021’de görevi devralan Joe Biden, ilk olumsuz tavrını, nezaket icabı Cumhurbaşkanı Erdoğan’la yapması gereken telefon görüşmesini üç ay geciktirerek ortaya koymuştu… Daha seçim kampanyası sürerken, Erdoğan’la ilgili niyetini (Muhalefete etkili biçimde destek vererek, seçim yoluyla kendisini iktidardan düşürmek) açığa vurmuş olduğu için, imajı zaten olumsuzdu. Beklenen telefon konuşmasında, sözde Ermeni soykırım iddialarını tanıma kararını da seslendirince, büsbütün olumsuz bir hava hâkim olmuştu. Daha sonra NATO zirvesi dolayısıyla, Brüksel’de haziran ayı ortasında yüz yüze ilk görüşme gerçekleşmişti. O görüşmede her ne kadar ortak menfaatlere işaret edilip iş birliğinin önemine dikkat çekilse de, tarafların karşılıklı beklentilerinin çok farklı ve çelişkili olması arzu edilen sonucu doğuramazdı elbet!.. Çeşitli vesilelerle tarafların yaptığı açıklamalar, kimi zaman tansiyonu düşürücü mahiyette olsa da, daha ziyade gerilimi hissettiren beyanlar akılda kaldı. Nitekim Cumhurbaşkanımız eylül ayında, New York’taki BM Genel Kurulundan dönerken, gazetecilerin sorusu üzerine, Biden Yönetimi ile iyi başlamadıklarını ve bu gidişatın hayra alamet olmadığını söylediğinde hayli yankıları olmuştu. New York’ta olması beklenen yüz yüze görüşme gerçekleşmeyince, ilişkilerdeki olumsuzluk daha belirgin şekilde öne çıkmıştı. Velhasıl Biden’ın on aylık görev süresi içinde, Amerikan cenahından genellikle soğuk rüzgârlar esti…

Önceki gün Roma’da, Türkiye ile ABD arasında yapılan görüşmenin belli sınırlar içinde, yeni bir fasıl açabileceği, en azından gidişatta olumluya doğru daha belirgin bir temayülü geliştirebileceğini söyleyebiliriz. Nitekim görüşme sonrası her iki taraftan yapılan açıklamada da, pozitif hava hâkimdi. Türkiye-ABD ilişkilerinde çok ciddi problemler mevcut. Elbette bunların çözümü bugünden yarına mümkün değil. Ama en azından çözüm için gerçekçi bir gayretin söz konusu olması birinci şarttır… ABD şayet, Türkiye’nin bugünkü konumunu doğru değerlendirirse, böyle bir gayretin içine girme ihtiyacı hisseder. Şayet yanlış okumakta devam ederse de olumsuzluk ve gerilim azalmaz, tam aksine artar. Daha önce F-35 projesinde bir çözüme ulaşmak için, Türkiye ortak çalışma grubu kurulmasını teklif etmişti. Ancak ABD tarafı buna olumlu bakmamıştı. Şimdi daha geniş kapsamlı biçimde, bir ortak mekanizmanın kurulması teklifi onlardan geldi. Bu ortak mekanizma, karşılıklı olarak atılacak müspet adımlar için bir zemin teşkil edecek. Müzakere zemininin bulunması ve diyaloğun devam etmesi, en azından problemlerin daha derinleşmesini önleyecektir. Zaten bahse konu mekanizmadan beklenen de, taraflarca yapılan açıklamada; “var olan ihtilafların doğru yönetilmesi”, şeklinde izah ediliyor. Anlayacağınız Türkiye ile ABD, bir taraftan görüş birliğine varabilecekleri alanlarda (Afganistan konusu vb.) daha çok yakınlaşma içine girecek. Özellikle ekonomi alanında hedef olarak konulan 100 milyar dolarlık hacmin yakalanması, bunun için maliye ve hazine bakanlarının daha sıkı bir ortak çalışmaya girmesi hususunda, mutabakat sağlanmış görünüyor. Diğer taraftan savunma konularında ilgili bakanların aynı şekilde diyalog için çözüm arayışlarını sürdürmesi söz konusu. Bir melbetcasino kayıt taraftan F-35 projesi ve S-400 ile ilgili sıkıntılara dair çözüm arayışları sürerken, diğer taraftan son zamanlarda gündemde olan yeni F-16 uçaklarının alınması ve eskilerinin de modernize edilmesi konusunda, Biden’ın olumlu bir tutum içinde olduğunu Cumhurbaşkanı açıkladı...

Gelinen noktada, karşılıklı olarak daha yakın temas ve çalışmalarla bazı problemlerin aşılması, aşılamayanların da “doğru biçimde yönetilmesi” noktasında bir görüş paralelliği meydana gelmiş görünüyor. Bu durum son görüşmede netlik kazandı. Dolayısıyla Roma’daki görüşme, Türk-Amerikan ilişkilerinde yeni bir faslın başlangıcı olabilir. Hayli zamandan beri var olan gerilimin düşmesi ve yerini daha stabil bir sürecin almasını beklemek yanlış olmaz. Esasen bu her iki tarafın da menfaatine uygun. Epeydir medyada yer alan doğru-yanlış haber ve yorumların da, köpürttüğü olumsuzluğun en azından daha fazla artmamasına yardımcı olacak bir ortam var diyebiliriz. Fakat bununla birlikte çetin meselelerin de orta yerde durduğunu unutmuyoruz… ABD’nin Suriye’de, PKK/PYD terör örgütüne verdiği destek hiçbir şekilde mazur görülebilecek bir şey değil! NATO müttefikimiz ne zaman bu sakil durumu kabul edip yanlıştan vazgeçecek, belli değil. Bazı problemleri çözüme yardımcı olması bakımından zamana bırakmak da bir yoldur. Bekleyelim ve görelim…

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.