Yaşlılık kötü be!

A -
A +

Hatırlarsanız; Fenerbahçe’nin bir İspanyol hocası sık sık kulübede uyur kalırdı. Adı da Aragones idi. Şimdi hayatta değil. Ama bir yenisi, yani emekli hocası Advocaat ise görev başında. O mu? Yok yok öyle İspanyol gibi açık ve net biçimde uyumuyor da, bakar gibi yapıp uyuyor. Rakip, 1-0 öne geçtikten sonra on kişi topun arkasına geçmiş, yani rakip alanda adım atacak yer yok...  Maç rakibin üzerine oturmuş. 
Sen hâlâ önde uzun saha oyuncularınlasın; Volkan, Alper ve Emenike... Devrede Fernandao’yu bekliyoruz, yok... Ama 12 dakika sonra, yani 57’de emekli Van Persie sahada, hem de Emre oyundan atılmış iken... Topu kale ağzından itemiyor içeriye... Sonra Fernandao, hem de 10 kişi kalmış rakibe karşı neredeyse 20 dakika rötarla giriyor. Pozisyon var mı? Var. Direk bile var. Yaşasın uyuyan güzeller!

Çifte standart!

İşine geldiği gibi yazan Ertuğrul Özkök de topa girmiş. Hani şu Fenerbahçe Stadı’nda ‘kumpas’ iğrençliğine tepki yüklü pankartları... Beşiktaş ve Galatasaray da seyircisiz olmasına rağmen, oralarda da vardı aynı helal tepkiler... Güzel, altına imza atarım... Ama aynı kulüplerin seyircileri bu ülkenin sokaklarında, statlarında “Her yer Taksim, her yer Gezi” diye ortalığı inletmemişler miydi? Dün biraz öyle, bugün biraz böyle... Dik durun, tek hedefli olun!

Bravo Riekerink!

Yok yok maçı son saniye golüyle kazandığı için değil bu bravo... Bir; Linnes her türlü yanlışı yaparken 70. dakikayı beklemeden, yerine daha devrenin yarısında Sabri’yi alarak ders verişi... İki; Mustafa Denizli Hoca’nın dibe vurdurduğu fizik kondisyonu yukarılara çekerek takımı son dakikaya kadar mücadele ettirebilmesi. Üç; maç sonrası oyunun hakkını teknik olarak teslim edip, Karabükspor’u da övüşü... Eksik mi? önde oynayanların hücuma kalkarken orta alanla nasıl bütünleşmeleri...

Beşiktaş patinaj mı yapıyor?

Alanyaspor’a dört attı, şampiyon... Tamam... Futbol mu? Eh rakip henüz emekliyorsa rahat oynarsın. Bu da bir marifet... Hâlâ Gomez ve Sosa şarkıları söyleniyorsa, işte bu tehlikedir... Yerlerine adam gerekir mi? Onu daha nisan ayı biterken gündemine alacaksın, kaprislere  “Yürüyün ancak gidersiniz” diyerek koltuğuna kurulacaksın. Bakalım bu masal ne kadar daha sürecek? Bir sol ayaklı Brezilyalı geldi neyse ki... Geldi de, Beşiktaş ruhunu ne zaman sindirir ki? Yatıp kalkıp Şenol Hoca’ya dua edilmeli!

Biz bizi bilmeliyiz!

Başlık ne anlama mı geliyor? Şöyle; ülke insanının hücresel yapısı, sosyal yaşantısı öyle derinliğine incelenmeli ki, olimpiyat oyunlarına daha çok madalya kazanma umuduyla gidilsin. Baron de Coubertin, “Katılmak önemli, kazanmak değil...” demişti ama 1992 Barcelona Olimpiyatları’na NBA takımı katılınca o ruh sizlere ömürdür. Hemen ardından da milyoner tenisçiler geldi. Peki, nerede ne madalya kazandık yine? Güreş... Bana kimse rengi koyu madalyalı devşirmelerden söz etmesin! Ben 80 milyonum be... Pardon unutuyordum; bir yüzücüye servet harcadık adam gitti bir kanalda hokkabazlık yaptı, madalya getirmek yerine...  Artık, 1976 Olimpiyat Oyunları’nda 13 milyonluk eski Doğu Almanya’nın koca ABD’yi madalyada nasıl geçtiğini bir araştırmamız, öğrenmemiz gerekiyor. 

İşte biz buyuz!

Geçtiğimiz cumartesi gazeteleri karıştırıyorum. Aaaa o da ne? Hürriyet’te ana spor sayfasında Emre Mor tam sayfa... Heyecanlandım. Acaba yeni formasıyla goller mi attı, şahane asistlerle maçı mı aldırdı? Yooo hayat hikâyesi, sevdiği yemekler ve tırışkadan nameler... Yapmayın, etmeyin, olabilecekleri daha olmadan bitiriyorsunuz... Hazır Hürriyet’ten açılmışken; aynı gün karşı sayfada da, “Fark yaratan buluşma” başlığı var... Aceleniz ne? Başakşehir’de buluşabildiniz mi?  

Hakem kimdir?

Bir futbol maçının hakemi ki, Allah’tan sonra, görev yaptığı alanın tek hakimi, tek racon kesicisi, tek kanunudur. Hakemin kararı karardır. Hatta öylesine ki, yanılmıyorsam Almanya’da bunun temeli atılmıştı, kural hatası bile yapılsa maçın tekrarlanmaması konusu yani... Hal böyle iken, dostum Ahmet Çakar, tuttu neler söyledi Bülent Yıldırım için... Yahu hoca sen dönüp aynaya baksana, neler çaldın, neler çalmadın... Maçın saati mi? Eh, sen daha iyi bilirsin, hakem kimse onun saati tek ve geçerli saattir. Hiç unutmam rahmetli Abdülkadir Yücelman, Cumhuriyet’te bir Fenerbahçe-Altay maçından sonra hakemin maçı bir dakika önce bitirdiğini manşet yapmıştı da, nasıl gülmüştük!              

Ufuk Sarıca!

Beşiktaş, basketbol takımının başına Koraç’ta finale giderken bir maçta yedi adet üçlük atan eski milli oyuncu, Karşıyaka’ya tarihinde ilk şampiyonluğu kazandıran Ufuk Sarıca’yı getirmişti. Getirmişti diyorum, çünkü ben bu haberi iki ay önce bu sütunlarda çoktan yazmıştım. Neyse, salı günü imza töreni yapıldı. Başkan da vardı, sponsor da... Ama önemli bir eksikle kapandı toplantı... Ne mi? Ufuk kardeşim ki, Efes’le Koraç Kupası’nda kazandığında evinde ailece röportajını yapmıştım, acayip hasta bir Beşiktaşlıdır. Ben bunu bir daha vurgulayayım dedim. Hayırlı olsun kardeşim

 

 

 

 

 

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.