Kaçışı mümkün olmayan akıbet hepimizi bekliyor...

A -
A +
Bir Arap şairi bir beytinde şöyle demektedir: "Topraktan çıkarken günahsızdım. Toprağa bir sürü günahla giriyorum."
 
 
Yeryüzünde yaşayan bütün insanların babası ve ilk Peygamber Âdem aleyhisselam doğrudan doğruya topraktan yaratıldı. Bizler de dolaylı bir şekilde topraktan yaratıldık... Yemek zorunda olduğumuz bütün gıdalar ya bitkilerden veya hayvanlardandır. Her ikisi de topraktan çıkmaktadır.
Tâhâ sûresi 55. âyet-i kerimede meâlen şöyle buyurulmaktadır: "Sizi topraktan yarattık, tekrar toprağa döneceksiniz. İkinci bir defa daha sizi topraktan çıkaracağız."
Yaratılış gayemiz, Rabbimizi tanımak, O'na ibadet etmek içindir. Melekler O'nu tanıyor ve ibadet ediyorlardı. Onlar kendi istekleri ile değil, yaratılışları icâbı Allahü teâlâyı tanıyorlar ve emirlerini hiç aksatmadan yerine getiriyorlar. Rabbimiz, öyle bir varlık olsun istedi ki, kendi arzuları ile iman etsinler, O'nu tanısınlar, haramlardan sakınsınlar.
İmtihan için dünyaya geldik, imtihan salonundayız. İmtihan bitince salon terk edilir... Ölüm hepimizi yakalayacak, varacağımız yer topraktır. Arkadaşlarımız böcekler, konuşacaklarımız Münker ve Nekir melekleri, karyolamız mezar, devamlı duracağımız yer toprak, uğrak yerimiz kıyamet, son varacağımız yer ise Cennet veya Cehennemdir. Böyle olunca da en çok düşünülmesi gereken şey ölüm olmalıdır... Ölüme hazırlıklı olan rahata kavuşur, saâdete erer. Uzak olan gelmeyecek olandır. Mutlaka gelecek olan ise yakındır. Cuma sûresi 8. âyet-i kerimede meâlen; "De ki; doğrusu kendisinden kaçtığınız ölüme mutlak yakalanacaksınız; sonra; görüleni de görülmeyeni de bilen Allah'a döndürüleceksiniz. O size yaptıklarınızı haber verecektir" buyurulmaktadır.
Bir Arap şairi bir beytinde şöyle demektedir: "Topraktan yaratıldım, dirildim, hareket edebiliyorum, konuşabiliyorum, konuşulanları anlıyorum. Sonra ölü olarak tekrar toprağa döndüm. Sanki hiç topraktan çıkmamış gibi oldum, yalnız bir fark var: Topraktan çıkarken günahsızdım. Toprağa bir sürü günahla giriyorum."
İnsanlar mutluluk arıyor. Bu arayışı yeni de değildir. Yaratıldığından beri onu arıyor. Bu arayışı kıyamete kadar da sürecektir.
Mutlu insan hâlinden memnun ve geleceğinden emin olandır. Bunun tersi de; mutsuzluk ve huzursuzluktur.
Gelecek endişesi insanları mutsuzluğa iten en önemli husustur. Dikkat edilirse dünyada birçok huzursuzluğun temelinde bu endişeler yatmaktadır.
Ölümden korkan, ölümü, yolunda onu bekleyen ve mutlaka yakalayıp parçalayacak bir canavar zanneden adam nasıl mutlu olur? Kaçışı ve kurtuluşu mümkün olmayan bir akıbet hepimizi bekliyor...
Ölümü hatırlayan herkes kârlıdır; nimet içinde ise şımarmaz. Kibirlenmez, sahip olduklarını emanet bilir. Hasta ve fakir olan da teselli bulur. Nasıl olsa bu sıkıntılarım bir gün bitecek diye fazla gâm çekmez...
UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.