'VÂLİDE-İ ŞEHİDE' MAHPEYKER KÖSEM SULTAN

A -
A +
Mahpeyker Kösem Sultan, en az Hürrem Sultan kadar Türk tarihinin en meşhur hanımlarındandır. Hakkındaki imaj da çok çeşitlidir. Devlet işlerine karışan bir entrikacı mı, yoksa büyük bâdireler sırasında millete hizmet etmiş bir imparatoriçe mi?

Bosnalı veya Moralı bir cariye iken, saraya alınmış; güzelliği sebebiyle Mahpeyker (Farsça, ay yüzlü) ismi verilmişti. Ama daha çok, pürüzsüz yüzü veya sebebiyle Kösem diye anılmıştır. Kösem aynı zamanda sürüye liderlik eden koyuna da verilen isimdir. Bu lakap, Mahpeyker'in sonraki hayatında ortaya çıkacak liderlik vasfına da delalet eder. Sultan I. Ahmed'in dikkatini çekti. Birbirlerini sevdiler. 4 oğlan ve 3 kız doğurdu. Böylece diğer hasekilerin önüne geçti. Pek dindar olan zevciyle beraber tasavvufa intisap etti. Sâkin ve huzurlu bir hayat yaşayıp, çocuklarıyla meşgul oldu.

14 senelik evlilikten sonra 28 yaşında dul kalınca kendisini siyasî kargaşanın ortasında buldu. Oğullarını korumak için, tahta üvey oğlu Osman'ın değil de, kayınbiraderi Mustafa'nın çıkarılmasındaki rolü ilk politik icraatidir. Böylece aynı zamanda şehzade idamı geleneğini de tavsamıştır.

Sultan I. Mustafa ve Sultan Genç Osman'ın vefatından sonra iki oğlu peş peşe tahta çıktı. Sultan IV. Murad 12 yaşında tahta çıktığında, annesi nâibelik yaptı. Padişah, siyaseti, annesinden öğrendi. Yaşı büyüyünce; annesi geri durdu; ama Şehzâde İbrahim'i de padişahın muhtemel gazabından korudu. Sonra tahta çıkan Sultan İbrahim, annesini işlere karıştırmadı. Oğlunun çocuk sahibi olması ve hânedanın devamı için büyük gayret etti. Herkes tarafından sevildi ve hürmet gördü.

Bazıları, Sultan İbrahim'in tahttan indirilip şehid edilmesinde Vâlide Sultan'ın rolü olduğunu söyler. Halbuki darbecilerin kararlı olduğunu gören Vâlide Sultan, oğlunun hayatının bağışlanması karşılığında tahttan indirilmesine rıza göstermiş, ama verilen söz tutulmamıştır.
Tahta 7 yaşındaki Sultan IV. Mehmed geçti. Bu, Osmanlı tarihinde bir ilkti. Padişahın hem annesi, hem babaannesi hayattaydı. Mahpeyker Sultan, genç ve tecrübesiz annesi Terhan Sultan'ı atlayarak padişaha nâibelik yapmak istedi. Ama kayınvâlidesi gibi zeki ve dirâyetli olan Terhan Sultan buna izin vermeye niyetli değildi.

Mahpeyker Sultan, buhranlı zamanlarda yeniçeri ocağı ağalarıyla iyi diyalog kurmanın faydasına inanırdı. Bu sebeple asker kendisini tutuyordu; saray ağaları da Terhan Sultan'ı. 1651'de İpşir Paşa isyanı ve şehirdeki yeniçeri ayaklanması vesilesiyle Mahpeyker Sultan'ın bir saray darbesi yaparak, küçük padişahı öldürtüp annesi daha munis olan Şehzâde Süleyman'ı tahta geçireceğinden şüphelenen saray ağaları harekete geçti. Kendisini öldürmeye teşebbüs ettiler. Mahpeyker Sultan, dairesindeki döşek yüklüğüne saklandı. Fakat dolap kapağının dışında kalan elbise kuşağının ucunu gören bir cariye, ihbar etti. Bir vâlide sultanın, haremde, perde kordonuyla boğularak öldürülmesi, Türk tarihinin en acı ve utanç verici hâdiselerindendir. Vefatında 61 yaşındaydı. Sevgili zevcinin yanındadır.

Kınalı parmaklar
Mahpeyker Sultan, aklı, zekâsı, güzelliği, hayrat ve hasenatıyla tanınmıştır. Yaptırdığı hayır eserlerinin başında Üsküdar'da emsalsiz güzellikteki Çinili Câmi gelir. Kubbe kasnağına kadar 17. asrın en nefis çinileriyle süslü olan câminin yanında ayrıca mektep, çeşme, dârülhadîs, çifte hamam ve sebil inşâ ettirmiştir. Boğaziçi'nde Anadolu Kavağı ve Fatih-Çarşamba'da mescid; çeşitli yerlerde çeşmeler; ayrıca İstanbul'un ticaret merkezi olan Çakmakçılar yokuşunda Büyük Vâlide Hanı'nı yaptırdı. Hacıların su ihtiyacının karşılanması, Haremeyn fakirlerine yardım edilmesi ve Haremeyn'de Kur'an okutulmasına dair vakıflar kurdu. Pek iffetli ve dindar idi. Nâibeliği sırasında, devlet ricâli ile kafes arkasından haremağası vasıtasıyla konuşurdu.
Çok zengindi. Servetini hayır yolunda harcamıştır. Çevresindeki fakirlere yardım ederek kalbleri kazanmıştır. Tebdil gezerek şehir halkının sıkıntılarını giderir; borçlarını ödeyerek borçluları hapisten kurtarırdı. Fakir kızları çeyiz vererek evlendirir; evi yanana, gemisi batana imdat elini uzatırdı. Sâdât ulûfesi adlı vakıftan, seyyidlerin fakirlerine para verilirdi. Öldüğünde, şehir halkı, önceden kimseye dökmediği kadar gözyaşı dökmüş, 'vâlide-i şehide'nin arkasından mersiyeler düzülmüştür.

6 padişah gören Mahpeyker Sultan'ın hayatı, çoğu gerçek dışı hâdiselerle dolu roman, piyes ve filmlere mevzu olmuş; Türk tarihinde hiçbir kadın onun kadar tanınmamıştır. Katı yürekli ve entrikacı olarak gösterilmesi, tamamen subjektif bir tefsirdir. Karışık zamanlarda yaşamış olan tarihî şahsiyetler, karşı kliğin mensupları tarafından hep menfi tanıtıla gelmiştir. Mahpeyker Sultan'ın da varsa hataları, olduğundan fazla abartılmış, ortaya kötü bir valide sultan imajı çıkmıştır. Bıraktığı eserler onun hakiki karakterini, dindar, cömert ve hayırsever olduğunu gösterir.

Kadın haklarının ateşli müdafileri bile kendisini, 'kınalı parmaklarını devlet işlerine' sokmakla itham etmişlerdir. Kadınlar saltanatı, tamamen siyasî bir zaruretin eseridir; kısa sürmüş ve zarardan çok fayda getirmiştir. Hırslı olduğundan bahsedilmiş, vatanperverliği sebebiyle hareket etmiş olabileceği pek dile getirilmemiştir. Hayatındaki acı günler, tatlı günlerden fazla olan bu hanımın, sıkıntılı bir devirde ağır devlet yükünü nahif omzuna yüklenmesi bir fedakârlıktır.

Ömrün sonuna kadar

Yakın tarihimizdeki Mahpeyker Kösem Sultan tasavvuruna misal olarak merhum Hilmi Işık'ın bir hatırasını nakletmek münasip düşecektir: "Bir zamanlar Osmanlı tarihini kötülediler. Türk yavrularına, Osmanlı saraylarını zevk, safa, hatta sefahat ve fuhuş yeri olarak tanıttılar. Lisede okurken, sınıfın birincisi olduğum için, öğretmenler gibi, bana da konferans verdirmişlerdi. Mekteb kütüphanesindeki maarif yayınlarından, uzun bir konferans hazırlamıştım. Kösem Sultan'ı, Terhan Sultan'ı, saraydaki aşk maceralarını, devlet idaresinin kadınlar elinde kaldığını, daha nice kötü olarak öğrendiğim şeyleri anlatarak çok alkış toplamıştım. Bu alkışlardan duyduğum lezzet uzun zaman devam etti. Hiç unutmam 1940 senesinde Beyoğlu'nda, köşedeki Alman Kütüphanesi'nden Die Islamische Kunst adında, büyük bir kitap almıştım. İçinde İslâm memleketlerindeki sanat eserlerinden seçme resimler ve her biri hakkında izahlar vardı. Bu güzel kitabı aylarca tetkik ettim. 'Eminönü'ndeki Vâlide Câmiinin temelini Kösem Vâlide Sultan yaptı. Üsküdar'da Çinili Mescidi ve Anadolukavak Mescidini ve Çakmakçılar yokuşunda Büyük Vâlide Hanını yaptırdı. Rumeli'de çok vakıflar yaptı. Akıl ve dirâyeti ile Osmanlı Devletine çok hizmet etti. Türkler, buna Kösem Sultan derse de, ismi Mahpeyker Vâlide Sultandır' diyerek övmekte olduğu bu sultana vaktiyle konferansımda atıp tuttuğum için büyük vicdan azabı çektim. Alman kitabı beni uyandırdı. Okul kitaplarımızdaki yazıların iftira olduğunu anladım. Seyyid Abdülhakîm Efendi Hazretleri'ne hâdiseyi anlattım. Bana 'Ömrünüzün sonuna kadar dua edip kendisine hediye ederseniz, inşallah o da size hakkını helâl eder!' buyurdular. Merhume Mahpeyker Sultan'dan her zaman af dilemekteyim." (Hakikat Gazetesi, 16.01.1971)
UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.