Korktuğunu ve titremesini gizlemeye çalıştı!..

A -
A +
Loş ışıkların aydınlattığı kalın duvarlı koridorlardan geçerek, ilerlediler. Bir çelik kapı açıldı...
 
 
Bu süslü mekâna geldiğinden beri fazla konuşmamıştı da. Aradan geçen zaman yabancılığının geçmesine, utangaçlığını üzerinden atmasına sebep oldu. Kendini hayran hayran seyreden birbirinden alımlı kadınlara şuh bakışlarla baktı. Laf atmadan edemedi.
-Görüyorum ki, ilkbahar sabahı kadar pembe, dişi bir kaplan kadar kuvvetli, yeni açan bir gül tomurcuğu kadar sıhhatlisiniz. Oldukça da mutlu yaşıyorsunuz.
Kadınlar, beklemedikleri bu şairane laflara ne diyeceklerini şaşırmışlarken kapıdaki nöbetçinin;
- Hazır mısınız efendim, sorusuyla rahatladılar. Kripto, gülücükler dağıtarak, tatlı hayalleriyle baş başa kapıya yöneldi. Kadınlar da üzüle, büzüle yerlere kadar eğilerek istikbalin azizini saygıyla selamladılar.
İki silahlı adam, onları hürmetle karşıladı. Konuşmadan, başlarıyla işaretleştiler.
Loş ışıkların aydınlattığı kalın duvarlı koridorlardan geçerek, ilerlediler. Bir çelik kapı açıldı. Orada da iki mızraklı adam karşıladı. Biraz daha bakımlı, duvarlarında boy boy aziz resimlerinin, heykellerinin sıralandığı salondan geçtiler. İşlemeli ahşap bir kapı daha açıldı.
Burası oldukça geniş, yüksekçe, her taraf ipek halı, maun üzerine altın, gümüş kakmalı mobilya ile döşeli antik tiyatro görünümünde müstesna bir mekândı. Oldukça şık giysiler içindeki Aziz Kripto, loş ışıkların altında çevreye bir göz atıp, tanımaya çalıştı. Temiz, bakımlı, yeni elbiseler giyinmiş, kadınlı, erkekli grup grup insanlar, gelenleri dikkatlice takip ediyordu. Yüzler, fazla net seçilemediğinden, kimseler de tanınamıyordu. Bu durum ise ortamı, daha esrarengiz hâle getiriyordu.
Uzun, parlak elbiseli refakatçiler, hiç konuşmadan yerlere kadar eğilip geleni selamladıktan sonra, binanın orta yerindeki koltuğu işaret edip, geri çekildiler. Etrafında çeşitli sandıkların bulunduğu kadife döşemeli koltuğa oturdu Kripto. Kalbi yerinden sökülecekmiş gibi küt küt vuruyordu. Kısa bir sessizlikten sonra binanın üst yerlerinden tok bir ses duyuldu.
- Hoş geldiniz.
Bulunulan yerin konumundan olsa gerek kelimeler yankılandı. Gelen adam şaşkınlığını çabuk giderdi. Toparlandı. Ayağa kalktı. Sesin geldiği tarafa döndü. Korktuğunu ve titremesini gizlemeye çalıştı.
- Hoş bulduk, dedi. Bu klasik cevap da salonda yankılandı. Her iki konuşmacı da kendilerinden emin görünmeye çalışıyordu. Meçhul ses devam etti.
- Lütfen oturun. Nasıl rahat edecekseniz öyle yapın... Lütfen…
Gelen adam, vakur bir eda ile ortadaki döner koltuğa oturdu. Bulunduğu yerden dönerek etrafı bir daha gözden geçirdi. İpek esvabını omuzlarından öne doğru çekti. Sakalını sıvazladı. Kimsenin duymayacağı şekilde boğazını temizledi. Yutkundu.
 - Hazırım, diyerek, daha önceki sesin geldiği tarafa baktı. Sağ elini açarak işaret verdi. Bugüne kadar gizlilikle yürütülen faaliyet, bundan sonra da aleni olmayacaktı. Emirleri, kimin kimden alıp vereceğini hiçbir âdem bilemeyecekti... DEVAMI YARIN
UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.