Nice delikanlılar onunla evlenmek istiyordu...

A -
A +

Gülşah, kızların en güzeliydi kuşkusuz. Güzelliğini duymayan kalmamıştı...

 
Doğan Beyin sesini duyan Hasan Bey, şakalaşmayı bıraktı. Sevinçle kollarını açtı. Bağırmak, kendini parçalarcasına çimenler üzerinde takla atmak istiyordu. Fakat beklemedik bir anda en sevdiği arkadaşını karşısında görmenin utangaçlığıyla donakaldı.
İmdadına Ali Bey yetişti.
- Vaay!.. Doğan Beyim gelmiş, diye gürledi. Bu arada Hasan da toparlandı. Üstünü başını silerek koştu. Üç ahbap neşeyle kucaklaştılar.
- Hadi yine dua et Doğan Beyimize. Yetişmeseydi, elimde kalacaktın, diyen Çekirge Ali, göz kırptı arkadaşlarına.
Doğan Bey, bu güzel insanlara şefkat ve güvenle bakarak, içinde tarifi mümkün olmayan duygularla, iliklerine kadar işleyen ılık bir sıcaklık duydu. Çok mutlu olmuştu. Arkadaşlarına dönerek;
- Gelin şöyle azıcık oturalım. Gördünüz ya Doğansız olmuyor. Bu kadar güzel bir havada, nefis kebabı bensiz nasıl yiyecektiniz? Söyleyin bakalım. Hadi susmayın.
İki kafadar, suçlu gibi boyun büktü durdular. Doğru söze diyecekleri başka bir şeyleri yoktu. Yakalanmasalardı Doğan Beye kim bilir ne maceralar uyduracak neler, neler anlatacaklardı?..
           ***
Taşı balmumu kolaylığında işleyen isimsiz Türk sanatkârlarının elinden çıkmış çeşme, her sabah oluğu gibi yine cıvıl cıvıldı. Zarif bir mabedin taç kapısı görünümündeki bu sanat eseri, muhtelif desen, figür ve hüsnühatlarla tezyin edilmişti. Asırlık çınarların gölgelediği sebilin yanı başındaki geniş düzlükte bazı günler panayır yapılır, bazen tıfıl delikanlılar kıyasıya güreşir, bazen de kuzucukları için yaşlı ninelere otlak yeri olurdu. Bir açık hava toplantı alanı konumundaki bu berrak soğuk su başında testilerini dolduran genç kızlar, etrafta kimsecikler yoktur diye rahat hareket ediyor, çeşitli şeyleri bahane edip gülüşüyorlardı...
Sırtında çeşitli çiçek figürleriyle işlemeli fistanı, başında cengaverlerin miğferi gibi güneşte parıldayan etrafı altın liralarla bezeli gümüş serpuşu ile Gülşah, kızların en güzeliydi kuşkusuz. Gök renkli, altın simli ipek başörtüsü kelebek kanatları misali gümüş başlık üzerinden yerlere kadar sarkıyor, yürürken bulutlarda uçuşan peri görünümü veriyordu. Güzelliğini duymayan kalmamıştı. İnce hilal kaşları altındaki gülen ela gözleri, minnacık hafif sivrice burnu, pembemsi gamzeli yanakları, kiraz kırmızılığındaki etli dudakları görenlerin bir daha dönüp bakmasına sebep oluyordu. Bu yüzden olacak nice beyler, civanmert delikanlılar peşinde pervaneydi.
Can yoldaşı, sırdaşı Perihan gelen atlıları görünce toparlandı. Bir yanlışlığa meydan vermemek için de arkadaşlarına;
- Hey kızlar, gelenler var!
Gülüşlerini kesip Perihan’ın işaret ettiği tarafa baktılar. Uzun boylu, atletik yapılı dağ gibi heybetli Doğan Bey, iki arkadaşıyla çeşmeye doğru yaklaşıyordu. DEVAMI YARIN
UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.