Gülşah kızarır gibi oldu ve boğazı düğümlendi…

A -
A +
Perihan’ın yanına gelen diğer kızlar da kıs kıs gülüp, Gülşah’a baktılar. Sonra da peşlerinden yürüdüler...
 
Doğan Bey, geniş alnına dökülen dalgalı saçları rüzgârda savruluyor, kara yay kaşları zeytin gözlerine daha bir derinlik veriyor, dengeli ve keskin yüz hatları dostlarda güven, düşmanlarında da korku uyandırıyordu. Sırtında yayı, belinde sedef kakmalı, kemik saplı kılıcıyla doru atının üzerinde canlı bir Grek heykeli gibi durdu. Gözlerini kısarak etrafına bakındı. Kızları fark edince dönmek istedi. Gülşah ve arkadaşları ava gitmekte olan delikanlılara yol vermek için yaşmaklarını çekerek edeple geri çekildiler. Su başının boşaltıldığını gören Doğan Beyin arkadaşı;
-Doğan Beyim, pınar başı müsait, diye selenince tekrar geri dönüp, çevik bir hareketle yere atladı. Atının yularını çözdü. Dizginini koluna taktı. Serbest kalan at yalağın etrafındaki otları koparmaya başladı. İki avucuna aldığı soğuk suyu yüzüne çaldı. Derin bir “Oh!” çekti. Bu ara Doğan’la Gülşah, gayri ihtiyari göz göze geldi. Her ikisi de hemen başlarını başka tarafa çevirdi. Kaplarını dolduran Doğan Bey ve arkadaşları atlarına binip, hızla uzaklaştılar…
 Kızlar da sularını doldurup evlerine yönelirlerken Perihan Gülşah’a yaklaşıp laf atmaya başladı;
-Kız, hadi iyisin iyi!
Gülşah sesi duymazlıktan geldi, bir şey yokmuş gibi yoluna devam etti.
-Sana diyorum kız, diyerek kolundan tutup çekiştirdi. Mecburen boş gözlerle Perihan’a baktı Gülşah. “Ne var?” gibisinden başını salladı.
-Tanıdın mı kız?
-Neyi?.. Kimi?
-Hiç bilmezlikten gelme. Herkes senin gönlünün kimde olduğunu çok iyi biliyor.
Gülşah hafifçe kızarır gibi oldu. Beyaz elleri titredi. Boğazı düğümlendi. Önemsemiyor görünerek, aldırmadan yoluna devam etti.
Perihan’ın yanına gelen diğer kızlar da kıs kıs gülüp, Gülşah’a baktılar. Sonra da peşlerinden yürüdüler...
      ***
Handaki toplantıdan ayrılan dilencilerden zayıfça olanı çeşmeye doğru giderken hayretten aptallaşmış, sanki dili tutulmuştu. Çeşmeden kendine doğru gelen genç güzel kadınlar aklını başından almıştı âdeta. Olduğu yerde sesleri daha iyi duyabilmek ve doyasıya seyretmek için oturdu. Çelimsiz vücudu, göz çukurlarında kaybolan çapaklı iki kara çizgi şeklindeki gözleri, dalgın ve garip hâliyle iyice acındırıyordu. Yanından sülün misali geçen kızların her biri gümüş kemerlerine iliştirdikleri süslü torbacıklarından birer, ikişer akçe çıkararak adama verdi ve dua istediler.
-Allahü teala razı olsun. Halil İbrahim bereketi versin, diyerek kızların arkları sıra manalı manalı baktı. Konuşulanlardan hafızasında kalanları hatırlamaya çalıştı. “Biri nişanlı, en alımlı olanı ise sevdalıymış. Boyu, uzundan biraz kısaydı. Yahut semizliğinden öyle görünüyordu. Beyaz, temiz cildi, rahat ve bolluk içinde yaşayan her zengininki gibi taptazeydi..." DEVAMI YARIN
UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.