"Affet Beni! Nasıl bu kadar iyi niyetli olabiliyorsun?.."

A -
A +
 
 
"Nasıl? Nasıl kıydım sana? Senin gibisine; bu zalimliği nasıl yaptım?"
 
 
Zülküf, çocuklar gibi feryat ediyor, hırsından mı, utancından mı ne tir tir titriyordu:
- Ben hep zulmettim Numan Efendi!
- Zorlama kendini!
- Nasıl? Nasıl kıydım sana? Senin gibisine; bu zalimliği nasıl yaptım? Ben ne biçim insanmışım? Ah! Ahmak kafam ah! Ah, şimdi anladım ama neye yarar ki! Basra harap olduktan sonra!
- Basra harap-marap olmadı! Sen sakin ol! Sonra konuşuruz! Hadi lütfen!
- Affet Beni! Bu kadar iyi niyetli nasıl olabiliyorsun? Allah aşkına bana da anlat!
- Bende bir şey olmadığını sen de biliyorsun Zülküf Efendi!
- Hâşâ!
- Hocam “Herkesle iyi geçinin kardeşim” demiş, bize nasihat etmişti. Ona muhalif bir iş yapamazdım Zülküf!
- Allah Allah! Ne iyi adammış hocanız!
- Her şey İslâmiyetten! Bir defasında da; “hiç kimseyi kendinize düşman etmeyin” buyurmuştu.
- Siz de etmediniz ama ben hariç!
- Seni karıştırma Zülküf! Beraber büyüdük! Seni kızdıracak mutlaka hatalarım olmuştur! Bu, çok mühimdi Zülküf. En zor olanı; sana zarar vereni affedebilmek tabii ki! Bu da kolay değil, nefse pek ağır geliyor.
- Ben olsaydım; bana zarar vereni affetmezdim, mahvederdim! Üstelik bana faydası dokunanın hayatına kastettim! Ne aşağılık bir mahlûkmuşum meğer!
- Bir sohbetlerinde de; “kimse ile münakaşa etmeyin” buyurmuşlardı. Münakaşa bizlere yasak… Hiç faydası yok çünkü. Dost ile münakaşa, dostluğu azaltır. Düşmanla olursa, düşmanlığı arttırır, öyleyse niçin yapılsın ki? Tabii ki hiç yapılmamalı… Bir ihtilâf olunca “Sen haklısın” deyip geçsek neyimiz eksilir? Elbette bir şey kaybetmeyiz, bilakis kazanırız lakin o kadar da kolay değil.
- Her şeye; “hocam hocam deyip duruyorsun! Hocan sana ne öğretti ki ağzından bırakmıyorsun?
- Her şeyimi ona borçluyum. Bir gün de buyurdular ki: “Bak evladım! Seni üzüntüden ağlatan, tir tir titreten kim olursa olsun; ister yakının, ister tanımadığın biri olsun fark etmez; o seni üzenin geceleri aniden ürpererek uykularından uyanmasını senin gibi acı çekmesini isteme!” İşte ben de hocamın bu güzel emrine, nasihatine uyup; bana eza, ceza çektirenlere beddua etmiyorum, benim çektiğim aynı sıkıntıyı çekmelerini istemiyorum.
- !!!
- Yine “Canını yakanların canevinden vurulmasını, cayır cayır yanmasını hiç isteme” buyurdular! Ben de emrine uyarak istemiyorum.
- Bana yaptığın gibi!
- Mesele siz-biz değil Zülküf! Hocam devam etti buyurdular ki; gözlerinin boşluğa dalıp gitmesine sebep olan herkesin; baktığı her yeri bomboş bulmasını isteme! Ben de aynen istemiyorum.
- !!!
- Buyurdular: “Heveslerini kursağında bırakanların; kursağından geçirecek lokma bulamasın deme. Açlıktan perişan olmalarını isteme!” Ben de istemiyorum!
- !!!
- “Gül bahçesi vadedip çiçeklerinin üzerine kezzap döken herkesin bahçesinde ot bile yeşermesin, onlara bahar hiç gelmesin de deme ve acı çekmelerini isteme!” Ben de demiyor ve istemiyorum.
- !!! DEVAMI YARIN
UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.