Odasına girdiğinden beri tedirgindi İbrahim Hakkı!

A -
A +
Rengârenk bir kelebek camın yüzeyinde gezinip duruyordu...
 
 
İsmail Fakirullah hazretleri, devam ediyordu sohbetine:
-Bütün bu gayretlerin tek maksadı var; başta Allahü teâlânın rızâsını kazanmak, sonra da Sevgili Peygamberimiz ve O’nun Kevser havuzundan kana kana içen, nasiplenmiş kulların teveccüh, himmet, nazar ve muhabbetlerine mazhar olmaktır…
Dervişin birine “Buralarda seni kimse tanımıyor, bilmiyor?” dediklerinde, o; “Buraların yabancısıyım, bilmeyebilirler; fakat ben kim olduğumu biliyorum ya!” diye cevap vererek hakikati dile getirmiş. Kendi beden kuyusundan su çıkarmakla meşgul olanların, dikkatlerini ve arayışlarını; enfüse/bâtına yöneltenlerin, ister istemez âfaktan/zâhirden” uzak kalmaları gayet tabiidir. Evveliyatta bir zıtlık gibi görünür bu ama Mevlâna hazretlerinin deyişiyle: “Mum ağlamadıkça alev gülmez. Beden eriyip zayıflamadıkça, can gelişip kuvvetlenmez!” Yine Mevlâna Hazretleri “Testi içindeki suyu denizden ayırma da o tatlı su, kokmasın, bozulmasın. Tatlı su, üstüne su konmadıkça bozulur. O güzel rengi, hoş kokusu ve enfes lezzeti gider. İşin bu raddeye varmadan, gaflet sana perde ve bağ olmadan Hazret-i Halîl İbrahim gibi aslına var, yıldızlardan ve illetli gökyüzünden vazgeç. Himmet ayağını Güneş’in de tepesine bas, Ay’ın da… Başını, o sayvana, yani güneşten, yağmurdan korunmak için veya süs olarak bir şeyin üzerine çekilen dam saçağı gibi düz veya eğimli örtüye kulağını daya, ya da o kapının eşiğine koy! Bu varlığı, bu benliği Allah yoluna harca da İblis gibi Allah’tan ayrı kalma. Can suyunu can denizine dök de uçsuz bucaksız bir derya kesil…
Bil elsine-i halkı!
Aklâm-ı Hak ey Hakkı!
Öğren edeb ü hulkı!
Mevlâ görelim neyler?
Neylerse güzel eyler…
                ***
İbrahim Hakkı, odasına girdiğinden beri tedirgindi. Acaba mübarekler gelmeyecek miydi? Neden sonra başını kaldırıp pencereye baktı. Rengârenk, göz alıcı bir kelebek camın yüzeyinde gezinip durmuyor mu? Bütün dikkati üzerinde; “bu ne muhteşem renk güzelliği Allah’ım” dedi hayran hayran seyretti. Düşüp telef olmasına kıyamadı. Yavaşça pencereyi açtı. Ürkütmemekten ziyade korkutmamak için nefesini tuttu. Sessizliği daha da sessizleştiren bir durgunlukla baktı, baktı… Sanki öylece donup kalmıştı… “Keşke onun lisanını anlayabilseydim” diye söylenirken ayak sesi duyar gibi oldu, dışarı baktı. Lacivert gölgelerin içinde buluttan bir silüetin yolda ilerlerken bu tarafa döndüğünü gördü. DEVAMI YARIN
UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.