“Daha şimdi şuracıktaydı! Nereye gitmiş olabilir ki?”

A -
A +
İbrahim; bu sefer şiddetli bir gürültü duymuş, korkmuştu!..
 
Fedakâr amcacığının müşfik gözleri; hep yeğeninin üzerindeydi... Belli ki sıkı takipteydi. Evini kurmuş, medresedeki derslerine çoktan başlatmıştı. İleride büyük bir âlim olacağından hiç şüphesi olmayan Molla Muhammed’in her yerde onu takip etmesinden daha tabii ne olabilirdi. En büyük vazifesiydi belki de. Kardeşler, bu hususta çok samimiydiler. Biri olmasa diğeri; bir gölge gibi peşi sıra dolaşıyordu. Ne olur, ne olmaz kabilinden, başına bir hâl gelmesinden endişe duyuyorlardı.
Karınca misali sessiz yol alırsın.
Sabırla da çalışırsan bal alırsın!
                   ***
Molla Muhammed, bir ara yeğenini göremez olmuştu. “Daha şimdi şuracıktaydı! Nereye gitmiş olabilir ki?” diye söylenerek gittiğini tahmin ettiği dar patikaya girmiş, nefesini tutup ayakkabılarının ucuna basarak yürümüştü. “Ses çıkarıp şüphe uyandırmamalı” diye düşünürken yeğeniyle göz göze gelmişlerdi. O da ne? İbrahim; o İbrahim değildi. Onu farklı bir şekilde görünce korktu, irkildi. Yeğeni hâlden hâle giriyordu. İnsanların içinde, onlardan uzak bir âlemdeydi…
Hiç kimse kimsenin bilemez hâlini.
Hâl üzre olanın sorma ahvalini!
                 ***
İbrahim; bu sefer şiddetli bir gürültü duymuş, korkmuştu. Tuhaf, boğuk hışırtılı, daha önce işittiklerine hiç benzemeyen bir sesti… Hasankale’ye geldiğinde daha ilk gece kafasının içini merak karışımı bir korkuyla dolduran ve hayatının mühim bir hatırasını oluşturan bu sesi uzun zamandır hiç duymamıştı. Epey bir aradan sonra yeniden ortaya çıkması onu şaşırtmış, fena silkelemişti. Alışılagelmiş bildik gürültüleri bastıran bu ses; tüylerini diken diken etmiş, merakını da iyice artırmıştı. Önce gülümsetmiş, şimdi yerini endişeye bırakmıştı. İbrahim’in huzurunu da iştahını da kaçırmıştı bu duydukları…
Firdevs duysa, acaba kendine ne derdi?
“Vâki olanda hayır vardır” derler.
Hayra sebep olur, nice şerler!
                ***
İbrahim’in garip hâllerini gören Molla Muhammed saklanmaya lüzum görmeden yeğeninin yanına geldi. Gelmesiyle geldi de şaşılacak hâllere şahit olması onu fena sarsmıştı:
- İbrahim ! Yeğenim iyi misin?
- !!!
Molla İbrahim; bakar kör gibiydi. Amcasının yüzüne bakarken duyduğu: “Eyyy cinler! Eyy insanlar! Duyun beni, dinleyin beni!” ifadelerine insanların lakayt kalmasına mânâ veremiyordu!
- Amca; sen de duydun mu?
- Neyi?
- Şu bağıranı! Acaba kim, niçin bağırıyor?
- !!!
Molla Muhammed; boş gözlerle işaret edilen taraflara bakındı. Bulundukları yerin karşı tarafında ürünlerini satmak için; el kol hareketleriyle “gelin gelin” diyen pazarcıları gördü sadece...
- İbrahim! Telaşlanma! Birkaç adam bir şeyler satıyor sadece! Üstelik de bağırmıyorlar!
- Satıcıları demiyorum! Şu kollarını yukarı kaldırmış, garip adamı kastediyorum emmi!
- Hani nerede?
- Bak bak!
- !!! DEVAMI YARIN
UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.