"Gel bakalım Ali, biraz dertleşelim..."

A -
A +
Uykularını kaçıran köprüden geçme mücadelesi, onu fena hırpalamıştı. 
 
Ali, bahçeden okula, oradan da sınıfına girecekken bir görevli onu durdurdu. El kol hareketiyle bir şeyler anlattı. Yanlış yapmadığına inanan Ali, kitaplarını sırasına bıraktı, hemen müdürün odasına koştu. Hava serin olmasına rağmen sanki sıcak, üzerine sıcak yağıyordu, terden sırılsıklamdı. Pamuk bulutların arasından süzülen altın huzmeler, pencerelerden koridora vuruyor, ışıl ışıl aydınlatıyordu. İnsanı dışarı çağıran hafif ve ışıltılı bir hava hâkimdi… Uzaktan hayal meyal gözüken dükkân vitrinlerinden, oyuncaklar, resimli dergiler, toplar, renkli afişler ve bahçede koşuşan şen şakrak talebeler görünüyordu….
Dün geceden beri uykularını kaçıran köprüden geçme mücadelesi, kızcağızın incinmesi onu fena hırpalamış olsa da Ali’nin kalbi çok rahattı. Hakkı müdafaa etmek, bütün dünyayı kurtarmaya bedeldi. Müdürün odasının dış duvarındaki afişlere baktı, düşüncelere daldı. Basit hanelerini, anacığını, kahraman babacığını, kardeşlerini ve çaresizliklerini hatırladı yeniden. Ailesini her hatırlayıșında sabırsızlığını; kaynayarak birdenbire taşan bir tencere sütün ziyan olması gibi içinde hissediyordu. Şimdi bir de bu tanımadığı kızcağız ilave olmuştu! Gel de işin içinden çık! Müdürün ve Nuri öğretmenin soracaklarına hakikaten ne cevap verecekti şimdi? O kız ne âlemdeydi ve netice ne olacaktı?
Müdür, açık kapıdan geleni gördü, tam o anda da Ali kapıyı tıklattı. Güngörmüş tecrübeli eğitimci müdür; babacan bir tutumla;
 - Gel bakalım Ali… Seninle biraz dertleşelim...
 Ali, tereddüt etmeden mertçe içeri girdi. Kafasındaki karışıklığı bir kenara koyup kendinden emin görünmeye çalışıyordu.
 - Buyurun efendim beni istemişsin.
 - Abdullah Ağa senden şikâyetçi. 
 - Kabahatim neymiş öğretmenim?
 - Sen daha iyi bilirsin!
 - !!!
 - O zaman ben söyleyeyim... Düşmanlık! Kendine bir düşman arıyormuşsun ve bulmuşsun da.
 - !!!
 Ali, doğru bildiklerini, inandıklarını söylemeye kararlıydı. Garip, fakir bir köy çocuğundan beklenmeyen bir cesaretle tane tane konuştu.
 - Evet efendim, istemezdim ama bunu hak etti. O benim düşmanım! Birbirimizden nefret ediyoruz!..
 Müdür Bey, Ali’nin çekinmeden kızgınlığını belli etmesine, düşmanlığını söylemesine cevap mahiyetinde, ses tonunu yükseltme ihtiyacı duydu, sert bir şekilde sözünü kesti. 
 - Bir kere bu ifadeni düzelt! O senin niçin düşmanın olacakmış? İnsan okul arkadaşına, komşusuna hiç öyle der mi?
DEVAMI YARIN
UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.