İyi ki dost edinmişiz birbirimizi…

A -
A +
“Ben onları çok seviyorum... Ya onlar? Onlar ise benden daha fazla muhabbet dolular…”
 
Birkaç gündür öylesine meczup gibi dolanır dururdu etrafta. Fadime, babacığının yüzünü görünce “öcü görmüş” gibi korkuyordu. Mecbur, ya çocukların kucağına verip dışarı çıkarıyor, ya bir komşuya bırakıyordu. Bu anlayışlı, yardımsever komşularına pek minnet duyuyordu. Onlara borcunu ödeyecek bir imkân düşünemiyor, bulamıyordu da… Bu ne candanlık, ne kardeşten de ötelikti? “Ya Rabbim ne güzel kulların varmış! Elhamdülillah! Ne kadar içten, samimi, ne kadar yakınlar... İyi ki dost edinmişiz birbirimizi…” diye düşündükçe gözleri doluyordu. “Heyecanım, huzur ve saadetim kanatlanmış, gelmiş konu-komşu olarak…” diyor, memnuniyetini belli ediyordu Hayriye Hanım. “Ben onları çok seviyorum... Ya onlar? Onlar ise benden daha fazla muhabbet dolular…”
Yaz günleri gibi hastalık da sıralı dağlar gibi uzadıkça uzadı. Bütün çareler, dermanlar, merhemler, tabipler bu sıralı dağların arkasındaki Kaf Dağı’nda kalmış gibiydi. O kadar uzakta, o kadar ulaşılamayacak yerdelerdi ki ümitleri iyice zayıflamış, sinirleri hepten kopacak kadar incelmişti. Dört çocuk, bir yataklara düşmüş koca… yükünün ağırlığını artık ne taşıyacak dizlerinde derman, gözlerinde fer, kalbinde de kuvvet kalmıştı. Aklına gelen ihtimaller olmayan aklını da alıp götürüyordu. Ya bu güzel insanların içinde olmasalardı? Bunun aksini düşünmek dahi istemiyordu.
Çok garip hissiyat içinde, açık kapıdan içeri girince, başucunda ikinci mahdumu Ragıp’ı gördü. Yaban kavak dalını babacığının başı üzerinde, kelebek hassasiyetiyle hafif hafif sallayıp duruyordu. Evladının bu hareketine pek memnun oldu, gözleri yaşardı. Zaten ufak bir bahaneyle; yağmur yüklü bulutlar misali dökmeye hazırdı:
- Ragıp, oğlum ne yapıyorsun?
- Ana, sinekler konmasın istiyorum.
- Ah evladım! Sen neler düşünürmüşsün?
- Ana şaşılacak bir şey değil, bu yaptığım! Abartma ama! Kuzu göllerinden geldim. Acıkmıştım, bir tane golot aldım, aha bu köşede yerken baktım babamın yaralarına sinekler konuyor. Uykulu hâliyle bazen elini kaldırıyor, onları kaçırıyor ama yine geliyorlardı. Ben de hemen bu dalı koparıp geldim, daha yaklaşamadılar.
DEVAMI YARIN
UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.