DİYANET

A -
A +
Bizzat Diyanet İşleri Başkanımız muhterem Mehmet Görmez Hoca'dan Sapanca'daki etkinlikte dinlediğimiz bir vakâyı meâlen dile getiriyoruz:
Almanya'da Almanların bir numaralı din adamı, önündeki kitleye sitem etmektedir:
-Bizim atalarımız, ellerinde bir İncille o günün çetin şartlarında şark memleketlerinin daha da çetin şartlarına giderek misyonerlik faaliyetinde bulunuyor, insanları Hıristiyan yapmaya çalışıyorlardı. Biz ise hazır imkânlara kavuştuk. Şarkın evlâtları kendi ayaklarıyla başta Almanya olmak üzere Avrupa'ya geldiler ama onları, Hıristiyan yapamadık....
Demek ki yıllar içinde yalnızca Almanya'da ve yalnızca Türk vatandaşlarından 50 Bin kişinin Hıristiyan olması bu kimseyi doyurmamış. Herhalde bir bu kadar da diğer Müslüman kavimlerden Hıristiyan olan olmuştur.
Bu çarpıcı malumat bile Türkiye Diyanet Teşkilatı'nın ehemmiyet ve mes'uliyetini gözler önüne sermektedir. Ne var ki mes'uliyet, salahiyetle mütenasiptir. Diyanet, Devlet-i âliyyedeki Meşihat Makamının devamıdır.
Diyanetin teşkili, resmi laiklik telakkisiyle çelişmesine rağmen Anayasa bünyesine alınmıştır. Maksat ilginçtir. Dinî faaliyetlerle dindarlar ve Müslümanlar kontrol altında tutulmak istenmiştir. Bu hazin keyfiyet, hem 1920'ler kuruluş ve hem de 1960'lar yeniden tanzim döneminde aynen vardır.
Böyle bir Diyanetin İslamiyete, Müslümanlara hizmet için faaliyette bulunması ne kadar mümkün olabilirdi? 1960'ın ortalarında yaşanan bir olay, soruyu cevaplandırmaya yeter:
Devrin Diyanet İşleri Reisi, Bedrettin İbrahim Elmalı, Tunus'tan bir dâvet alır. Haber, ortalığı karıştırır. Diyanet reisi, nasıl olur da yurt dışına çıkıp ziyaretler yapabilir? Öyle ya Türkiye laik devlettir. Kabine, tek gündem maddesiyle bu mes'ele üzere toplanır. İbrahim Elmalı Hoca, şöyle bir çıkış yolu bulur. "Senelik iznimi kullanıyorum. Tatilimi Tunus'ta geçireceğim". Denecek bir şey kalmaz. O senelerde THY uçuşları, Avrupa kentleri aktarmalıdır. Tunus'a gidecek uçak, evvela Roma'ya uğrar. Reis, izne çıkmıştır fakat bir kısım matbuat, arkasından veryansın etmektedir. Manşet ve sütunlar alev alevdir. Hükümet, Diyanet Reisini Roma'dan geri çağırır. Reis, gelmez. Tunus'tan sonra Libya'ya da geçer.
 AP/Adalet Partisi'nin diyanetten sorumlu devlet bakanı Refet Sezgin, "Diyanet Reisi de kimmiş, kulağından tuttuğum gibi atarım?!" der. Reis, baskılar üzerine 1966'da emekli olur.
Böyle bir niyetle kurulmuş ve böylesi aşağılayıcı muameleler yaşayan bir Diyanetin, yurt dışındaki milyonlarca vatandaşımızı mânen donatması mümkün olabilir miydi? Kaldı ki sorumluluk, yalnızca vatandaşlarımıza karşı da değil.
Yakın tarih, niyet çarpıklıklarıyla dolu.
Ama bir de Allah'ın takdiri var.
Diyanet İşleri Başkanlığımız, bugün Küresel güç olmuştur. 80 devlette, 120 Noktada hizmet vermektedir.
UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.