DEVLET OLMAK, HÜKÜMET ETMEK!..

A -
A +
Cumhuriyeti bugün dahi kavga sebebi yapmak, sadece kendine mal edip, ötekileştirici fikir ve söylemlerle konuşmak, hatadır. Cumhuriyet, bir devlet idaresi şeklidir. Bir toprağı mülk edinen bir millet, dilediği idare şeklini seçerek orada devlet kurar.
O milletin dilediği idare şekli, yaşadığı vakte nazaran farklı olabilir. İçtimâî/sosyal kanunlar böyledir. İsmine "vatan" denen toprak üzerinde yükselttiği bayrağın altında yaşayan bir halk, orada yaşayan, yaşamış ve yaşayacaklarla alakalı her türlü işi  bu devlet eliyle görür.
Bu sebeple bir devlet reisi olur.
Devlet reisinin de yardımcısı.
Yardımcının da yardımcıları.
Devlet reisi, devletin bulunduğu coğrafya ve tarihe göre imam, vali, hakim, bey, han, hakan, sultan, padişah, kral, imparator, reis-i cumhur, cumhurbaşkanı, başkan unvanını alabilir. Ahali, devlet reisini ya kendisi doğrudan seçer. Veya adına meclis denen bir topluluk tarafından seçilir. Yahut, hanedân mensubu bir şahıs, sırası gelince başa geçer. Hükümdarlık, babadan oğula intikal eder, bazen de ekber evlât/büyük oğul hükümdar olur.
Şu resmettiğimiz, "devlet" denen teşkilatın başındaki insanla alâkalı icra biçimidir. Devlet başkanının, reisin, sultanının vs yardımcısını seçmesi de iki şekildedir. Ya kendisi doğrudan tensip eder. Bu kişiye vezir, vezir-i âzâm, sadrâzâm gibi isim verilir. Veya meclis vardır. Yapılan seçimler neticesinde en fazla reyi alan partinin başkanı, sultan, padişah, kral, imparator veya cumhurbaşkanı tarafından hükümeti kurmakla vazifelendirilir.
Devlet reisi sultan, padişah veya kral yahut imparator olduğunda ya meclis ve seçim vardır veya yoktur. Meclis olduğunda ya sadece millet meclisi vardır. Veya bunun bir derece üzerinde âyân meclisi veya senato denen bir meclis daha mevcuttur. Eğer; devlet reisi, bir hanedândan devam ediyorsa ve meclis de yoksa o zaman sadrâzâm, veziri âzâm gibi isimler alan yardımcısını kendisi seçer. O da nâzır veya vezir denen yardımcılarını seçer. Şayet padişah, kral, imparator olmasına rağmen bir de meclis varsa o idareye "meşrutî idare" denir. Anayasa mevcut olduğu, partiler var olduğu, seçimler yapıldığı, meclis bulunduğu, mecliste güvenoyu gibi denetleme müesseseleri yer aldığı için çoğulcu demokratik hayat mevzubahistir.
Devlet reisi olduğu hâlde anayasa/esas teşkilat kanunu ve meclis yoksa bu rejim, hükümdarlık idaresidir. Hükümdarı ilzam edici/bağlayıcı maddeleri ihtiva eden bir anayasa ve meclis varsa şartlı/meşruti hükümdarlık söz konusudur.
Günümüzde cumhuriyet idareleri olduğu gibi meşruti idareler de bir haylidir. Japonya imparatorluk, İsveç, Hollanda, Norveç, Danimarka, İngiltere vs krallıktır.  Buna mukabil Kanada, Avustralya, Yeni Zelanda, genel valiliklerdir. ABD ise 50 eyaletin ortaklığıyla kurulmuş bir birleşik devlettir. Her vali, esasında o eyaletin devlet reisidir.
Görüldüğü gibi Cumhuriyet, devletin  şekliyle alâkalıdır. Hükümdar ve cumhuriyet yapıları birleşemez. Hükümdarlıkla demokratik idare şekli ise birleşmektedir. Çünkü demokrasi, parlamenter sistem veya başkanlık sistemiyle hükümet etme biçimidir. Türkiye, anayasalı nizâma, iki meclisli hayata 1876'da geçmiş, 1908'den 1923'e kadar da iki meclis ve çok partili meşruti idare cari olmuştur.
Bu topraklarda sanki daha evvel bir devlet yokmuş gibi "Lozan" sadece bir andlaşma olduğu hâlde devletin tapusu olarak gösterilmektedir. Ayrıca bir partiye de "devleti kuran parti" sıfatı layık görülmektedir. "Ulus devlet" kavram olarak azizleştirilirken önceki insanların devrin şartlarına göre yaşama üslupları olan devlet hayatları yerilmektedir. Şunun farkında olmak gerekir; imparatorluk çok kültürlülük, bir arada yaşama zenginliği iken ulus devlet, "az olsun benim olsun" kabulüdür.
İstiklal Harbi, dedelerimizin Düvel-i Muazzama'ya/sömürgeci emperyalist büyük devletlere karşı yaptığı şanlı destanın adıdır. O şahlanış neticesinde  Hacı Bayramı Veli Camiînde edilen dualardan sonra  büyük meclis açılmış ve yeni idare şekli olan Cumhuriyet, Meclis-i Meb'usan vekilleriyle yeni seçilen vekillerin aynı meclis çatısı altında toplanıp uzun müzakere ve münakaşaları neticesinde verdikleri kararla devletin yönetim şekli olmuştur.
O esnada devlet, zaten vardır. Zira millet, vatan ve bayrak vardı. Bayrağımız, bugünkü şeklini II. Mahmud zamanında almış, Meclis-i Meb'usan, şu sıralar üzerinde konuştuğumuz  Misak-ı Millî hudutlarını 28 Ocak 1920'de yani TBMM'nin açılmasından 3 ay, Cumhuriyet'e geçilmesinden 3 sene evvel ilân etmişti.
Ortak değerleri kavga konusu yapmamalı.
Dün de gelecek de hepimizindir.
"Yenikapı Ruhu" bu olsa gerek.
Dün, dünde kalmıştır.
Şimdi hedef, 2023 Büyük Türkiye.
UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.