KORKUSUZ 1 MAYISLAR

A -
A +
Artık bu şiddet endişesi ve tedbir alma zaruretlerinin hazin hatıralar olarak mazide kalması lâzım. Bugün bile 1 Mayıs, tedirginlik ve ondan da öte kaygıyla algılanmakta. Her 1 Mayıs yaklaşıp da polisiye haberlerle sendika itirazları işitildikçe yüreklerde bir "acaba?" rahatsızlığı başlamaktadır.
Sendikalar, mayıs ayının bahar ikliminde topluca bir kutlama yapmak, dayanışmalarını tazelemek, neş'elenmek ve problemlerini milletle paylaşmak için meydanlara çıkarlar.
Eğer; işçi, bir kısım işverenler tarafından iş yerindeki makina gibi  görülmeyip de hakkı teslim edilseydi sendikalara herhâlde ihtiyaç kalmazdı. Ama ne yaparsınız ki böyle bir dünya yok. Çalışan veya emekli olmuş insanlarla görüştüğümüzde sohbetten çıkan sonuç şudur ki az sayıdaki işveren, çalışanından "Allah razı olsun!" duasını alabilmektedir. "Kul hakkına riayet ediniz" ilâhî buyruğu insanlarda vicdanileşse bu hayat başka türlü olurdu.
İşçinin, çalışanın emeği, göz nuru ve alınterinin suistimal edilmemesi insanlık hasletidir. Ancak işçi, öyle zamanlar oluyor ki hem işveren ve hem de sendika tarafından istismar edilebilmektedir.
1 Mayıslarda da bunun örnekleri çokça ve yer yer hayatlara mal olarak yaşandı.
Bugün "1 Mayıs" dendiğinde çok kimse, 1970'lerin şiddet ve dehşet günlerini hatırlar. İşçinin hakkını aramakla mükellef sendikalar, bunu yapmak yerine işçiyi ait oldukları ideolojinin malzemesi gibi kullanmaya çalışıyorlardı. Komünist Çin, komünist Rusya, komünist Arnavutluk, komünist Küba ayaktaydı. Bunlar ideoloji ihraç ediyorlardı. Farkları komünizmi anlama ve uygulama biçimleriydi. Bu sebeple 1 Mayıs oldumu Taksim Meydanı sosyalist liderler ve onların işaretlerini taşıyan flamalarla dolardı. Sosyalist sendika ve kendini sosyalist sanan talebe sloganları, yakmaya-yıkmaya, devirmeye dairdi. Hedef işçi ihtilaliydi. İşçileri ve köylüleri kullanarak rejim değişikliğine gitme peşindeydiler.
1 Mayıs'ta eylemler zirveye taşınırdı. 1 Mayıs geldimi şehir terk edilmiş gibi olurdu. İnsanlar, suyunu-ekmeğini alarak evlerine kapanırdı. Kimin başına ne geleceği belli olmazdı. Çok işçi, sosyalist sendikalar tarafından meydanlara zorla götürülürdü. Gitmeyenler bilirdi ki hayatları tehlikededir.
En büyük sendika ortadan giden Türk-İş'ti. Sosyalist fikrin her çeşidini bünyesinde barındıran ve toplumun ürktüğü de DİSK'ti. Bir de milliyetçi işçilerin teşkil ettiği MİSK vardı. Berlin duvarının yıkılmasından sonra dünyada çok şey değişti. Bizde de çok şeyler değişti. Zaten ne işçimiz ve ne de köylümüz, sosyalist devrim çabalarına  kanmamışlardı. Bunun sebebini öyle derin ve uzun cümlelerle açıklamaya gerek yok. "Komünizm dinsizliktir" sözü yetmişti...
Orak-çekiçli Sovyet bayrağıyla yürüyen sendikalar bunları bize hatırlattı. Rusya o bayrağı terk etmişken, Çin en liberal ekonomiye dönmüşken hâlâ ideolojilerin beslediği ham hayallerin takipçisi olmak ve bunu yapmayı da işçinin hakkını arama zannetmek abes bir davranıştır. Komünist rejimler de komünist devrimciler de öldüler. "Tanrı öldü" diyenlerin kendileri öldüler. "Din afyondur" iddiasındakiler kendilerine inananları afyonladılar.
Bugün dahi 2017'nin 1 Mayıs'ında İstanbul ve diğer şehirlerde hayata sınırlama getirme zarureti doğabiliyor. 1 Mayıs diye vatandaş neden tedirgin olsun? Yollar, geçitler neden kapatılsın? Neden yalnızca İstanbul'da 50 binden fazla polis sabahın erken saatlerinden itibaren belli yerleri tutma mecburiyetinde kalsın?
Bunun sebebi, ideolojik taassuptur.
Bunun sebebi, işçinin alın teri ve göz nurunu o ideolojiye âlet etmektir.
Yenikapı Meydanı, 2 milyon kişi alırken Taksim diye ısrar edip, olmayınca Bakırköy Halk Pazarını zorlamanın anlamı olabilir mi? Çatık kaşlı olmaya, nefret nutukları atmaya, kavga çıkartmaya veya köhne ideolojilere saplanmaya gerek yok. Bir de HAK-İŞ diye bir işçi kuruluşu var. Hem işçinin hakkını taviz vermeden takip etmekte ve hem de şahsiyetli bir millî ve yerli duruş ortaya koymaktadır. Üstelik HAK-İŞ konfederasyonu, şenliklerini her sene bir başka vilayetimizde yaparak heyecan ve fikrini Anadolu’yla da paylaşmaktadır. Konuşmacıların dedikleri anlaşılmakta, sözleri dinlenmektedir.
UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.