HERKES İÇİN VE HER DEVİR İÇİN ADALET!..

A -
A +
Adalet tecellisine, adalet tesisine, hakkın yerini bulmasına, eşitlik fikrine...öncülük, bayraktarlık ve sözcülük yapacak en son kurum Cumhuriyet Halk Fırkası, CHP, HP, SDHP, DSP'dir. Kısacası "Tek Parti Zihniyeti".
Bu zihniyet, hiçbir zaman istikrarlı bir dünya görüşü üzerine oturmamış, önce Kemalist olmuş, sonra Hitlerle muhabbet kurmuş, "Führer"den hareketle Millî Şef’çi karakteri seçmiş, 27 Mayıs'ta Darbe desteklemiş, 28 Şubat’a lokomotiflik yapmış ve her ne olursa olsun bugün olduğu gibi dün de millî ve yerli olan şahıs, değer ve müesseseleri hedefine oturtmuştur.
Bugün de bazen Atatürkçü, bazen de güya sosyal demokrattır.
Hanedân'ın bebek, kadın ve yaşlısıyla gurbet mecburiyet, mahrumiyet ve mahkumiyeti bir utanç vesikasıdır. Adaletin "tabiî hakim ilkesi"yle alâkasız İstiklal Mahkemeleri, ayrı bir faciadır. Bu sözde mahkemelerde adalet dağıtılmamış, cinayetler işlenmişti. On binlerce insan, "inkılap kanunlarına muhalefet" gibi talimatlı ithamlarla asılmış, muhalefet "faili meçhullerle" susturulmuş, yok edilmişti. Kur'ân kursları, medreseler kapatılmış, kadınların örtüleri süngülerle yırtılmış, Kur'ân-ı kerîm öğretenler yakalandığında ağır muamelelere marûz kalmış, devrin parti buyruklu jandarma ve polisi vatandaşın gözünde zulüm sembolüne dönmüş, Ses Bayrağımız Ezan-ı Muhammedî çeyrek asra yakın yasaklanmış, ayet ve hadisler bina alınlıklarından murçlarla kazınıp sökülmüş, Fatih'in şahsi vakfının mülkü olan Ayasofya vakıf senedindeki gayenin dışına çıkartılmıştı.
Bir gün "Şehirlerin Hikâyesi" diye bir araştırma yapılırsa her şehrin İstiklal Mahkemeleri'nde kaç şehit verdiği ortaya çıkar. Kaç şehrimizin hangi sebeple kaç sene ceza aldığı kayda girer, hangi camilerin ahır yapıldığı okunur, Anadolu insanının perişan kıyafetini yabancı elçiler görmesin diye onların Ankara Ulus'tan öteye bırakılmadıklarını halk öğrenir.
Kemal Kılıçdaroğlu, elinde "adalet" yazılı pankart olduğu hâlde "koalisyon yoluyla da olsa Başbakan olabilir miyim?" ümidiyle Ankara-İstanbul arasında yürümeden evvel 1930'lar Dersim’inde yapılanları araştırmalı ve kullanılan zehirli gaz ve öldürülen insan sayısının dökümünü çıkarttırmalıydı. Dersim'i bombalayan pilotlardan Sabiha Gökçen adının, bir hava meydanında yaşamasındaki 28 Şubat tercihine itiraz ederek bunu TBMM'ye taşımalıydı.
1923-1950 arasında "Parti Devleti" mevzubahistir. Parti, devlet ve millet için değil, devlet ve millet parti için vardı. Zira meşhur masala göre devleti CHP kurmuştu. Bu satırlar, bugün çok insan için zor anlaşılabilir. Haklıdırlar. Zira 20. asır tarihimiz, objektif bir şekilde kaleme alınmamıştır. Okullarda okutulan "İnkılap Tarihi"nin ilmî tarihçilikte yeri yoktur.
CHP, İsmet İnönü, damadı Metin Toker ile emirlerindeki matbuat ve üniversiteyle mahkemelerin "kara cübbeliler"i 27 Mayıs’ın sivil ayağıdır.
CHP 1973-1978 arasında Bülent Ecevit başbakanlığında her iktidar olduğunda Adalet Bakanlığı, Millî Eğitim Bakanlığı, İçişleri Bakanlığı hallaç pamuğu gibi atıldı. "Allah" demenin yasak olduğu günlerdeki gibi bu dönemlerde de bilhassa bu bakanlıklarda oruç tutan, Cum'aya giden kim varsa 6 okun zehrine hedef oldu, milliyetçiler, vurulsunlar diye kurtarılmış bölge ve şehirlere sürüldüler. Militanlarına 45 günde öğretmen diploması verip çocukları onlara teslim ettiler.
1990 sonrası yine Bülent Ecevit, iniş çıkışlarıyla Tek Parti zihniyetinin sorumluluğundadır. Bugün anlaşılıyor ki Tek Parti zihniyeti, Fetö Örgütü ve TSK'daki cunta, 28 Şubat darbesini yaparak bu milletin evlatlarına İstiklal Mahkemesi zulümlerini, Stalin ve Hitler faşizmini çektirdiler. Saydığımız bakanlıklar bu tarihte de aynı adaletsizliği yaşadı..
Gündemi bu kadar yakın takip etmemize rağmen biz, Sn. Kılıçdaroğlu'nun bir güne bir gün CHP'nin hiçbir döneminde yaptığı hiçbir kötü icraat için "üzgünüz, bunlar olmamalıydı, bunlar yanlıştı, bunlar yüz karasıdır" dediğini işitmedik. O kötü, berbat, zaman zaman felaket icraatların en hafifi olan Güneş Motel vekil borsası bile kınanmadı. Tek Parti zihniyetinde özür, tövbe ve af dileme kültürü yoktur. Bülent Ecevit, bir gün nasılsa "Vahdettin hain değildir" dedi diye neredeyse linç edilecekti..
Kemal Kılıçdaroğlu, bugün Tek Parti zihniyetinin temsil mevkiindedir. Partisinde yeni bir kültüre başlangıç yapabilir. 1923-1950, 27 Mayıs Darbesi, 1973-78 ve 1990'lardaki iktidarlarında 28 Şubat ve her adaletsizlikleri için özür dilemedikten sonra adalet talep etmesinin hiçbir değeri olamaz.
Maltepe Mitinginde "adalet mülkün temeldir" vecizesinin Hazreti Ömer'e ait olduğunu teslim ettiği gibi özür dileyerek mazlumlara da haklarını teslim etmelidir.
Tabiî ki sadece dünkü mazlumlardan değil.
Suriyeli mazlumlardan da özür dilemelidir.
UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.