RUH DİYETİ

A -
A +
“İnsan hiç gazetedeki köşesinde kendi kitabından bahseder mi? Olacak iş mi yani?”“Çok detaylı düşünüyorsun! Bu kadar hassas olma! Yaz gitsin!” Pazar günü zihnimde bu iki iç ses kavga edip durdular. Sonunda galip gelen ikincisi oldu. Evet, Timaş Yayınevinden Çoktan Seçmeli Hayatlar İçin “Ruh Diyeti” isimli kitabım çıktı. Kitabın içinde yorgun ruhları dinlendireceğini iddia eden cümleler… Benim içimde bu kitabı çok sevecekmişsiniz gibi bir his… Aşağıda da kitaptan bazı alıntılar var.               *** “Hani derler ya, ölüm anında insanın hayatı bir film şeridi gibi gözlerinin önünden geçer. Herhâlde en acı şey, koca bir hayatın tek nefese sığdığı o dehşetli anda, insanın kendi hayatını utanarak seyretmesidir.” “Başkalarının rahatını kendi konforuna tercih edenler mutluluk peşinde koşmazlar. Onlar zaten mutludur. Bir ömür mutluluğu kovalayanlar ise yorgun ve mutsuz ölürler.” “İnsanı bedenden ibaret görenlerin kalbi, göğüs kafesinde hapistir. Mutluluğun tarifini yaparken, zahire aldanmamak lazım. Çünkü mutluluk vitrinle değil, fikrin ve zikrinle ilgilidir.” “Depresyonun kaynağının kendisinden sıkılma hâli olduğunu fark edemeyen insan, birinci tekil yerine üçüncü çoğullara yoğunlaşır. Ve sigortası atmış bir evde bütün elektrik tesisatını elden geçiren ve yine de ışığa kavuşamayan insan, giderek daha öfkeli bir karanlığa sürüklenir. Depresyonun tedavisi değişimdir. Tabii saçın rengini değiştirmekten bahsetmiyorum. Çünkü motoru tekleyen bir arabanın tamponu değiştirilmez.” “Karakterine uymayan işlere kalkışma. Kendine fazla meydan okursan, Türkçe karakterleri bozuk çıkan süslü fontlar gibi karmakarışık olursun. İstediğin kadar rol yap. Karakter özelliklerini gizleyemezsin. GSM operatörlerinin konuşma tarifelerini incelediğin kadar, kendi konuşma tarifeni de incele. Dünyadaki bütün konuşmalarına fatura geleceğini unutma. Faturasını ödeyebileceğin kadar konuş.” “Yaşadığımız dünyada öyle hayatlar var ki, seksen yıl birkaç dakika etmiyor. Öyle kitaplar ve öyle hitaplar var ki, içinden binlerce cümle geçiyor ama hepsini topladığında bile birkaç kelimeyi bulmuyor. Ne söylendiği değil, kimin söylediği belirliyor cümlelerin değerini. Çünkü yaşamaya cüret edemeyenler sadece cümle kuruyor.” “Şirket başvurularında öz geçmişe yazılan referansların, ihtiyarlıkta bir hükmü yoktur. Emeklilik kariyerinde işe yarayan tek referans, insanın kendisidir. Kalbi sükûn bulmayan bir insan, dünyanın en huzurlu yerinde bile sükûneti bulamaz. Ama yaşadığı hayatı içine sindiren bir insan, penceresiz bir kulübede bile huzura kavuşur.” “Biz ruhumuzu değil nefsimizi beslemek için kitap okumaya giriştik. Çevremizi kuşatan konuşma balonlarını doldurmak için kelime avına çıktık. Sonuç olarak milyon tane satır dolaştık belki ama tutunacak tek bir cümlemiz olmadı." “Klimalı seminer salonlarında hayata olumlu bakmak kolay! Ezberlersin rolünü, çıkar oynarsın. Ama ölüm döşeğinde insan ezberlediğini değil, yaşadığını oynayabilir ancak. Birinde rol biter perde kapanır, diğerinde rol biter perde açılır. Ve bu gerçek yaşadığın dakikaları, okuduğun satırların efendisi kılar.” “Kendinle barışmak için önce hatalarınla yüzleşmen, nefsinle sözleşmen, enerji yaymak için de yanıp közleşmen gerekir! İçindeki boşluğu doldurmadan elektrik veremezsin... İstediğin kadar kendinle barışık ol... Yanmayan odundan enerji, dolmayan barajdan elektrik beklenmez!” “Milton, Shakespeare okuyup hayatın anlamını keşfettim zannederken, Mesnevi’nin bir mısraında kayboluyorsan yazık sana! Karıncanın yanında belki çok büyüksün ama uzaydan bakıldığında bir nokta bile değilsin. Bana kaç yıl yaşadığını, ne kadar çok şey bildiğini anlatma sakın! En nihayetinde sen, aldığın son nefes ve kurduğun son cümlesin.”
UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.