Şehmus ve bir ön yargı!..

A -
A +

Sayın Kenan Ünaldı'nın yıllar ötesinden günümüze uzanan ve bir takım olaylar karşısında hemen galeyana gelip istisnasız ön yargıya kapılan topluma, itidal ve sağduyu tavsiye eden hoş bir hatırasını paylaşıyoruz. "Şehmus'tan söz edeceğim size. Ama Şehmus'u tanıtmak için kendimin de içinde bulunduğu yaşanmış bir aile dramını sunacağım. Sonra da niçin O'nu tanıtmak istediğimi anlatacağım. Kayınpederim Seğmen zade Süleyman efendi, Çukurova'da sulu ziraate elverişli geniş topraklara sahip Adana'nın ileri gelen çiftçilerinden biriydi ve aynı zamanda il genel meclisi üyesiydi. Zamanın en ileri tekniğiyle ekip biçen ileri görüşlü bir kimseydi. Günlük her türlü ihtiyacını çiftliğin kendi üretimiyle karşılayabilirdi. Ağılı, ahırı, kümesi her şeyi mevcuttu. Çiftlik geçici ve daimi işçisiyle küçük bir mahalleyi andırırdı. Süleyman efendi, kendisi gibi tanınmış, Müftüler ailesinin öğretmen okulunda okuyan ve iki sene sonra öğretmen çıkacak olan 14 yaşındaki kızlarına taliptir. Arada belli bir yaş farkı olsa da, usulü dairesinde yapılan bu istek reddedilmez. Öğrenci kız al duvaklı ak gelinliği giyiverir. Hatta ileride sınıf arkadaşları kızlarının öğretmenleri olacaktır. Şehmus ise, Doğulu kardeşlerimizden bir garibandır. Kalkmış Çukurova'ya gelmiş, burada bir ekmek kapısı aramaktadır. Karşısına çıkan ilk kapı da Süleyman efendinin çiftliğidir. Şehmus, ameliyle inancıyla bir namus u mücessemdir. Yani bugünkü deyimiyle, bir namus abidesidir. Hile-hurda, yalan dolan, kaytarma, aldatma, hainlik nedir bilmez. Onun yüreğinde Allah korkulu bir terazi vardır ki helal haram noktasında çok hassastır, gram şaşırmaz. Bu hali Süleyman efendinin dikkatini çeker elbet. Süleyman efendi günlerce aylarca her türlü şekilde Şehmus'u denemelerden geçirir. Nihayet onun inanılır, güvenilir dürüst bir insan olduğuna kanaat getirir. Ve onu Çiftçibaşı yapar. Yani Şehmus çiftlikte ikinci adamdır. Fakat bu arada, Süleyman efendinin mevcut hastalığı da kötü işaretler vermektedir. Doktorun talimatıyla kalkar İstanbul'a gelir. Ancak haber hiç de hoş değil. Doktorlar onun derhal İsviçre'ye gitmesini zorunlu görürler. Süleyman efendi vakit geçirmeden yolculuk hazırlığına başlar. Tam bu sırada Adana Fransızlar'ın işgaline uğramıştır. Adanalıların "kaç kaç" dedikleri büyük göç başlamıştır. Yakıştırabilen, imkanı olan herkes gece gündüz demeden kendini dağ köylerine, yakın kasaba ve şehirlere atma derdindedir. Süleyman efendinin, biri kırkı henüz çıkmamış kundakta, üç çocuğuyla birlikte eşi de bu can derdine düşenler içindedir. İşte Şehmus bu anda cebi para dolu olarak, bir de bebeğe süt verecek sağmal inek yedeğinde çıkagelir. Aileyi, topladığı gibi yayan yapıldak şehrin dışına çıkartır. Öyle ki yanlarında ne bir bavul, ne bir bohça vardır. Vakit geçirmeden inek salıverilir ve kara trene binilir. İlk durak Pozantı. Haber İstanbul'a Süleyman efendiye ulaşır. Süleyman efendi günü saati belli pasaportunu hiç kullanmamak üzere cebine koyar ve gerisin geri çocuklarının yanına döner. Şehmus da çiftliğe döner. Süleyman efendi gelip Konya'nın Ereğli'sine yerleşir. Ereğlililer büyük konukseverlik gösterirler. Aileyi, bağlı bahçeli bir köşke yerleştirirler. İşgal sonuna kadar, Şehmus her ay beline bağladığı bir kemer içerisinde ağasına, ihtiyacı olan sarı liraları taşır durur. İşgal sonu aile sağ salim yurtlarına döner. Ama kader işte... Gereken tedaviyi göremeyen Süleyman efendi dönüşten birkaç ay sonra vefat eder. Böylece, 14 yaşında öğretmen çıkmak üzere okul sıralarından kopartılarak al duvaklı ak gelinlik giyen öğrenci kızdan geriye, 19 yaşında, biri karnında en büyüğü beş yaşında dört çocuk anası dul bir kadın kalır. Hatıramız burada bitiyor. Sanırım Şehmus'u da tanıtmış oldum bu vesileyle. Şimdi de onu niçin tanıttığımı anlatayım. Biliyorsunuz Susurluk'ta bir süre önce bir sapık, bir kız çocuğunu öldürmüştü. Halk sokaklara dökülerek protesto gösterilerinde bulunmuş, ancak, caninin doğulu veya güneydoğulu olması dolayısıyla bütün bir bölge halkını suçlayan sesler duyulmuştu. İşte bu haksızlıktı. Yersizdi. Bir hain yüzünden bir camia husumet hedefi yapılamazdı. Bu milli birliğimizi de sarsardı. İşte ben Şehmus'u tanıtmak suretiyle doğulu vatandaşlarımızın içinde öyleleri varsa böyle altın kalpli olanları da var demek istedim. Hem hangi ırkın hangi milletin içinde kötü de iyi de yok ki? İnşallah kötüye örnekler değil, iyiye örnekler emsal olur.

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.