Avrupa'da, Amerikalı yılan balığı gördünüz mü?

A -
A +

İstanbul'dan Rüçhan Yıldız, memleketi Gördes'in aynı isimdeki müstakil gazetesinde, New York İlim Akademisi Eski Başkanı A. Gressy Morrıson'ın kaleminden yayınlanan yazıyı bizimle paylaşmak istediğini söylüyor. Özetle yayınlıyoruz... "İlim ve fen asrının henüz başlarında bulunuyoruz. Her yeni gün kudret ve ilim sahibi bir yaratan tarafından yaratılanları keşfediyor, keşfettikçe bu kudret karşısında hayranlığımızı saklayamıyoruz. Yukarıda adı geçen bilim adamı, insanı Allahın varlığına inandıran birçok sebep yazmış. İşte bunlardan bazıları... * Dünya mihveri etrafında saatte bin mil yapar. Eğer böyle olmayıp da saatte yüz mil yapacak kadar dönseydi, gece ve gündüz şimdi olduğundan daha uzun olacak, öyle olunca da her uzun gün, bitki adına ne varsa hepsini yakıp kavuracak, uzun gecelerde eğer kalırsa, geri kalanını dondurup mahvedecekti. * Aynı şekilde hayatımızın menbaı olan güneşin dış tabakasında hararet oniki bin Fahrenayt'tır. Dünyamızın güneşten uzaklığı o şekildedir ki, sönmek bilmeyen bu ateş bizi tam karar ısıtıyor, o kadar. Eğer güneşin bu harareti yarı yarıya azalacak olsa soğuktan donardık. Yarısı kadar fazlası olsa hepimiz kavrulurduk. * Dünyanın 23 derecelik bir meyil ile eğri durmasından, mevsimler meydana gelmektedir. Eğer dünyaya böyle bir meyil verilmeseydi, okyanustan yükselen buharlar kuzey ve güneye akın ederler, kıtaları birer buz parçası yaparlardı. Ay da Dünya'ya şimdiki mesafede olacağına, mesela sadece ellibin mil ötede olsaydı yeryüzündeki med-cezirler öyle müthiş olurdu ki bütün kıtalar günde iki defa su altında kalırdı. Dağlar bile kısa bir zamanda aşına aşına ortadan silinirdi. * Eğer Arz'ın kabuğu on kademecik kalın olsaydı, karbondioksitler oksijeni masseder ve nebat denen şeyden eser olmazdı. Yahut da dünyanın etrafındaki atmosfer tabakası daha ince olsaydı, he rgün bizden uzakta yanıp tutuşan milyonlarca meteor dünyamızın her tarafına çarpar, her yeri ateşler ve tutuştururdu. Bütün bunlardan ve daha bir sürü örneklerden anlıyoruz ki Dünya üzerinde hayat tesadüfi değildir. Buna milyonda bir bile ihtimal yoktur. Hayvanlarda gördüğümüz anlatış, kendilerine yegane destek olarak sevk-i tabii denilen şeyi bahşeden bir yaratan olduğuna hiç şüphe bırakmıyor. * Yavru salamon balığı yıllarca denizde kaldıktan sonra kendi öz vatanı olan nehre döner. Hem de tam doğduğu ırmağın döküldüğü kıyıya. Onu böyle noktası noktasına tam eski yerine getiren şey nedir? Eğer bu balığı alıp da aynı nehre dökülen başka bir ırmağa bırakacak olursanız derhal yanlış bir yolda olduğunu anlayacak tekrar gerisin geri dönerek asıl nehre çıkacak, sonra nehrin aktığı istikametin aksine dönerek doğduğu ırmağa doğru yol alacaktır. * Yılan balığının sırrını çözmek ise daha güç. İnsanı hayrete düşüren bir mahluklar nesli üretecek hale geldikleri zaman dünyanın her tarafındaki göl ve nehirlerden Avrupa'dakiler de binlerce mil okyanusu aşarak kopup gelirler. Hepsi de Bermuda yakınlarındaki sonsuz derinliklere gelip orada yavrular ve ölürler. Sadece uçsuz bucaksız bir su içinde olduklarından başka birşey bilmiyorlarmış sanılır. Mini mini yavrular gerisin geri yola çıkarlar. Sonunda da sadece kendi ana babalarının geldiği sahile ulaşmakla kalmayıp oradan da ana babasının yaşadığı nehre göle yahut da gölcüklere giderler. Öyle ki su olan her yerde her zaman sürü sürü yılan balığı vardır. Şimdiye kadar Avrupa'da hiçbir Amerikalı yılan balığına, Amerika sularında ise hiçbir zaman Avrupalı yılan balığına rastlanmamıştır. Hatta Allah, Avrupalı yılan balıklarının ömrünü uzun yolculuklarına göre, bir sene kadar yahut da biraz daha fazla uzatmıştır. Bu kadar kuvvetli bir istikamet hissinin kaynağı nedir? * Bir eşek arısı, bir çekirgeyi alt eder. Toprakta bir çukur açar. İğnesiyle çekirgeyi öyle bir yerden sokar ki böcek ölmez. Fakat kendini kaybeder. Artık konserve edilmiş bir et gibidir. Sonra o şekilde yumurtlar ki yavrular yumurtadan çıktığı zaman gıdalarını temin eden bu böceği öldürmeden ufak ufak koparıp, ısırarak yiyecek vaziyettedirler. Ölü bir et yemek yavrucuklar için ölüm demektir. Sonra ana uzaklara uçar ve ölür. Yavrularını hiç görmez. İlk eşek arısının da aynı şekilde hareket ettiği muhakkaktır. Yoksa şimdi yeryüzünde böyle bir hayvan mevcut olmazdı. Böyle esrarlı hareket ve teknikler, sonradan edinme, intibak kelimeleriyle açıklanamaz. Bu onlara bahşedilmiştir...

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.