Hem cerrah hem ozan

A -
A +

Kimdir? Erzincanlı bir ailenin en büyük çocuğu olan Necati Özdemir, liseyi Kahramanmaraş'ta bitirdi. Cerrahpaşa Tıp Fakültesi'nden mezun olduktan sonra Almanya'ya gitti. Burada Genel Cerrahi İhtisasını ve Damar Cerrahisi üst İhtisasını tamamladı. Bu arada lise yıllarındayken tanıştığı bağlama, gurbette onun en yakın dostu oldu. Duyguları sözlere, sözleri müziğin atmosferine taşınırken bu çalışmalar zaman içinde onun şairlik yönünün de olduğunu ortaya çıkardı. Başarılı doktorluğunun yanı sıra, halk müziğine özgün çalışmalarıyla "Can Damarı Türküler" ismiyle bir de albümü kazandırdı. Ferdi Tayfur'un ayağında yaptığı başarılı operasyondan sonra medyatik de olan Dr. Necati Özdemir, sanat yönünü değerlendirirken kendisini "kentli ozan" diye tanımlıyor. Türkiye'deki uzmanlık yönetmeliğinde cerrahlık, "kalp damar cerrahisi" diye genel bir çerçeve içerisine oturtulmuş. Bu çerçeve hem kalp hastalıklarını ve kalp cerrahisini, hem damar hastalıklarını ve damar cerrahisini bir araya getiriyor. Günümüzde mesleklerin ayrıntılarının ortaya çıktığı bir dönemde, böyle iki büyük karpuzu bir koltukta taşımak ne kadar mümkündür? Kalp damar cerrahisinde hem kalbi, hem de damar cerrahisini dünya standartlarında bileceğim diye bir iddia ile gelirseniz size gülerler. Ama Türkiye'deki mevzuat maalesef bunu böyle görüyor. Bağımsız bir dal... Damar cerrahisinin artık bağımsız bir dal haline gelmesi lazım. Bu bir üst ihtisas olarak algılanabilir. Yeni bir uzmanlık dalı olarak sıfırdan başlayarak ortaya konabilir. Bu bir teknik olaydır. Ama biz diyoruz ki, genel cerrah olsun, kalp damar cerrahı olsun, başka ortopediden gelmiş olsun, çünkü onların da bir cerrahi nosyonları vardır; bunlar içerisinde, "Ben damar cerrahı olmak istiyorum" diyenler de uzmanlık dalı olarak yüksek ihtisas alabilsinler. İhtisas sonrası "ben damar cerrahıyım" diye diploma alabilsinler. Kendimden bir örnek... Ben buna ilginç bir örneğim. Almanya'da ihtisasımı yapıp Türkiye'ye gelince müracaat ettim. Dedim ki; "Bir yerlerde çalışıp hizmet etmek istiyorum. Ben damar cerrahıyım." Böyle bir uzmanlık olmadığı için, genel cerrah diplomam gereği, beni ancak genel cerrah olarak tayin edebileceklerini söylediler. O zaman ben, genel cerrah olarak tayin olacak, gideceğim ya safra kesisiyle ya bağırsakla ya mideyle uğraşacaktım. Çünkü hepsi genel cerrahlığın içerisinde. Peki benim damar konusundaki uzmanlığım ne olacak? Ben bunu yıllardır söylüyorum. Bu sözlerim Ferdi Tayfur'un tedavisiyle ilgilendikten sonra biraz ön plana çıktı ama ben daha önce de her fırsatta bunu söylüyordum. Bağımsız uzmanlık!.. Kalp ve damar her ne kadar birbirine akraba gibi görünse de teknik olarak çok farklıdır. Siz kalbi açıp bir yerine beş tane by pass yapabilirsiniz. Ama benim bacağa yapacağım by pass hakkım tektir. Kalp cerrahisi tamamen mikroplardan arındırılmış bir uzmanlık dalıdır. Damar cerrahisi aksine kangren gibi birçok mikrobik rahatsızlıkları da içinde bulunduran bir daldır. Bu iki hastayı nasıl aynı çatı altına sokuyorsunuz? Sonra kalp cerrahisi, tek bir cerrahın yapabileceği bir iş değildir. Yanında asistanı olacak. İyi bir narkozcusu olacak. İyi bir yoğun bakımı olacak. Kalp akciğer makinasını çalıştırabilecek ekipmanı olacak. Çok pahalı bir teknoloji ve finansman isteyen bir iş. Ama siz, damar carrahisini de bu çerçeveye alınca, varisi olan bir hastayı bile Hakkari'den İstanbul'a getirip, burada varis ameliyatı yapıp gönderiyorsunuz. Oysa bir damar cerrahı tek başına Hakkari'de apandisit ve safra kesesinin ameliyat yapıldığı hastanelerde hemen hemen aynı şartlarda bu tür rahatsızlıkların % 60'ını çözer. Hem cerrah memnun olur, hem hasta yorulmaz. Hem de büyük merkezlere hasta yığılması en aza iner. Aile hekimliği... Sağlık konusunda devletin kat edeceği çok mesafe var. Bunlardan biri de aile hekimliği. Biz aile hekimliğinin neresindeyiz diye sorarsanız, henüz hiçbir yerindeyiz derim. Size Almanya'yı örnek vereyim. İçinde yaşadığım için biliyorum. Almanya'daki bir vatandaş, kapıdan çıktığı andan itibaren hangi doktora gideceğini bilir. Bu doktor da zaten kendisinin aile hekimidir. Gider ona, "merhaba" der; şikayetlerini bildirir. İnsanların şikayetleriyle hasta olmaları arasında fark vardır. Polikliniğe gelen hastaların yarısından fazlası şikayetle gelir. Henüz hastalık yoktur. Aile hekimi onunla ilgilenir. Zaten hastasını yakından tanıyordur. İlaçlarını verir, tavsiyelerini söyler. Baktı ki kendi bilgisini aşıp, konu uzmanlık isteyen bir durumu gerektiriyor, hemen uzman doktora yönlendirir. Onun yeri de bellidir. Aynı mahallede değildir ama aynı semttedir. Aile hekimi ile uzman doktorlar el ele çalışırlar. Onlar da sorunu gideremezse bu hastanelek bir iştir. Böyle böyle o hastanın en son ulaşacağı yer üniversite hastaneleridir. Çözüm nedir? Ben burada kişileri sorumlu bulmuyorum. Bu tamamen sistemin hantallığından kaynaklanan bir şey. Bizdeki sağlık konusundaki çalışmaları düzenleyen yasa 1935'lerde hazırlanmış. Artık çağın yeniliğine ayak uyduramıyor. Üniversitelerimizde ise bu düşüncenin oluşumuna yönelik güzel gelişmeler var. Artık damar cerrahisinin de uzmanlık olması konusunda çalışmalar oluyor. Çapa'da var. Cerrahpaşa'da var. Artık hocalar da bu işin farkında. Devlet bunların önüne engel çıkartmasın, üniversiteler bunu zaman içersinde uzmanlık haline getirirler. Bugün dünyada, bırakın kalp ile damar cerrahlığındaki uzmanlığı, kalp cerrahlığında bile farklı uzmanlaşmalar var. Öyleyse bu hantal uygulamadan bir an önce vazgeçilmeli ve yasalar buna göre yeniden düzenlenmelidir. Şiire merakım Aşık geleneğinde sazın sözden ayrı olması düşünülemez. Saz duvarda asılı da dursa, ele de alınsa, sevinçte coşkuda gamda kederde, her zaman ve her yerde aşığın yanıbaşındadır... Ben de bu kültürün çocuğuydum. Almanya'daki o dönemde, hastanede geçen zamandan arta kalan vaktimin çoğunu o dönemlerde, saz çalan bir iki arkdaşım vardı, onlarla geçirirdim. Baktım yavaş yavaş bende de bir ritm var. Ben de saz çalıyordum zaten. Zamanla sazda değişik tonlar çıkmaya başladı. Tonlar biraz daha kombine halde müzik olmaya başladı. Sözcükler katıldı. Baktım bunlar yavaş yavaş şiirleşmeye başladı. Bunların albüm yapılması söz konusu oldu. "Can Damarı Türküler" ismiyle bir albüm haline geldi. Birşey çok önemli benim için. Ben gelenekten başladım. Geleneğin içerisindeyim. Ama geleceğe bakıyorum... Duygu herşeyin başında geliyor. Duygulanabilmek kadar hoş bir şey var mı? Benim müzik olarak çok büyük bir iddiam yok. Albümdeki eserleri çok seviyorum. İnsanların seveceği eserler. Piyasa kültürüne bakarsanız o piyasa kültüründe tutabilecek kalitede olduğuna inanıyorum ama bir iddiam yok. Benim bu işin mimarı olarak söylemek istediğim şu, orada çok güzel duygular var. O duyguları insanlar benimle paylaşırlarsa mutlu olacağım. En büyük mutluluğu yaşayacağım...

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.