Ailenizin kıymetini bilin...

A -
A +

Namus, bizim binlerce yıllık geleneğimizin nüvesini teşkil eden çok önemli bir kavram. Türklerin İslamiyeti tanıyıp, kabul etmelerinden sonra bu kavram bir de inanç ile yoğrulunca, uğrunda hiçbir zaman, hiçbir şekilde asla ve kat'a fedakarlık yapamayacağı tek unsur olmuştur. Namus uğruna ne öcler alınmış, namus uğruna ne canlar feda edilmiş, namus uğruna ne kanlar dökülmüş. Milli manevi kutsal sayılan nice değerler, namus ile eşdeğer kabul edilmiş. "Vatan borcu namus borcudur", "Namus sözü veriyorum" gibi çok önemli ifadeler, "namus" kelimesiyle perçinlenmiş. İşte böylesine hassas, böylesine kutsal, böylesine bizi çepeçevre kuşatan bir düstur namus. Hal böyle iken, özellikle son çeyrek asırdır, ne hikmettir bilinmez direkt olmasa da dolaylı olarak, toplum şuurundaki bu kavramın kutsiyetine yönelik art niyetli çalışmalar sezilmekte. Açık oturumlarda, panellerde, sözüm ona başka konuşulacak konu kalmamış gibi, saçma sapan başlıklar altında, aileye yönelik, eşlere yönelik, evliliğe yönelik yorumlar yapılmakta, aydın diye lanse edilen cahiller konuşturulmakta. Atilla İlhan'ın dediği gibi, bizdeki aydınların cahilliği bir bakıma bu açıdan fırsat bilinmekte. Oysa şimdi itirafını okuyacağınız bayan, belki bu duyguların etkisinde kalmış olarak giriştiği hareketle nasıl bir çıkmazla karşı karşıya kaldığını, bizzat kendisi anlatıyor. "Sakın ola siz denemeye kalkışmayın" diyor. Duygularının esiri olarak, kurulu düzeni aileyi yıkacak veya çıkmaza sürükleyecek düşünce içinde olanlar, bu itiraf tam sizin okumanız için... "38 yaşında bir bayanım. 18 yıl önce, bir delikanlı ile sekiz ay boyunca mektuplaşmıştık. Onu sevmiştim. Fakat bazı nedenlerden dolayı ayrılmak zorunda kaldık. O başkasıyla, ben de başkasıyla evlendim. Eşim çok iyi bir insan. Çocuklarımız oldu. Çok da mutluyuz. Fakat diğer kişiyi yılda biraç kez de olsa, tesadüfen uzaktan gördüğüm için onu bir türlü unutamadım. Değişik duygularla hep merak ettim. Acaba iyi mi? Çoluk çocuğuyla arası hoş mu? Aradan 18 yıl geçti. Benim onu aramam çok kolay olduğu halde aramadım. Ama içimde hep bir ukde, hep bir gem vurulamayan heves vardı. Diyordum ki kendi kendime: -Acaba ben onu halen seviyor muyum? Sevmiyorsam onu arada bir gördüğümde neden heyecanlanıyorum? Bir gün, neden böyle bir hevese kapıldım bilmiyorum ama, "Bu duyguları yaşamaktansa, bunu öğrenmek daha iyi değil mi?" düşüncesiyle onu aradım. Telefon ettiğime çok sevindi ve o da bana, "Ben de seni unutamadım" dedi. Kendisinin mutlu olmadığını, fakat benim mutlu olduğuma çok sevindiğini söyledi. Ardından da, beni bir kere görmek istediğini belirtti. Onun bu isteğini, benim de onu merak etmem sebebiyle bir çay içimlik kadar görüşmeyi kabul ettim. Güya duygularımı kıyaslamak istiyordum. Çünkü bu konuda bazı gazetelerde okuyor, bazı ekranlarda açık oturumlar izliyorduk. Bu tür programlarda, insanın sevdiğine sevdiğini söyleyebilmesi gerektiğini, ne bileyim töre gibi tabulara bağlı kalmamak gerektiğini, eşler arasında birbirini aldatma duygusunun bir yere kadar doğal olduğunu, hatta ve hatta işi ileriye götürmemek üzere böylesi ufak kaçamakların evliliğe yeni heyecanlar (!) katacağını vs. işliyorlardı... Böylesi karmaşık düşüncelerle gittim. Fakat onu görüp de bir yere oturduğumuzda, içimde bir sıkıntı oldu. Ona karşı yıllardır duyduğum merak ve özlem yok oldu. Ona karşı hiçbir şey hissetmediğimi anladım. Birden gözümün önüne çocuklarım geldi. Bana iyilikten başka hiçbir şeyi olmayan eşimi hatırladım. O an eşimi ve çocuklarımı ne çok sevdiğimi anladım. Öylesine pişman oldum ki anlatamam. Hemen ona, bu ziyareti yapılmamış kabul etmesini böylesi bir hatanın bir daha olmayacağını söyledim. Duygularımı anlattım. O da iyi ahlaklı biriymiş ki, anlayışla karşıladı. Bir daha da beni arayıp rahatsız etmedi... Şimdi aradan aylar geçti eşimle ve çocuklarımla çok mutluyum. Gerçek huzurun, bize allayıp pullayıp sunulan davranışlarda değil, ailede olduğunu anladım. Şimdi yine ara sıra o kişiyi uzaktan görüyorum. Ama artık içimde hiçbir merak ya da heyecan yok. Düşünüyorum da, ya karşıma iyi niyetli biri çıkmasa da fırsat kollayan biri çıksaydı ben ne yapardım? Ayrıca ben, bu konuda hem tövbe ettim hem de eşimden af dileyip helalleştim...

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.