Müdürün "burnu büyük" hanımı!

A -
A +

Doğrusunu isterseniz çelimsiz, kara kuru bir şeydi. Ama her yerde onun sözü geçerdi. Öyle ki ojeli titrek parmaklarına tutuşturduğu sigarayı kim yakacak diye gözümüze bakardı. Eh ne de olsa müdür hanımıydı. Kocası eşlerimizin başına müdür olmuş ya, karısı da bize müdürlük yapıyordu. Aradığı zaman telefonuna çıkmaz, çağırdığı zaman gittiği yere gitmezsek vay halimize. Ertesi akşam kocalarımızın çehresi hava durumu gibi bozuk çalardı. Çünkü Müdür Bey, eşinin şikâyetini dile getirir beylerimizin kafasını ütülerdi. Artık dayanamıyordum. Bıkmıştım müdürden de karısından da. Böyle diyordum ama yine de ekmek parası için müdürün burnu büyük hanımına katlanıyorduk. Yine bir gün ferman (!) buyurdular. Yeni tayin olmuş bir memurun evine "hoş geldin"e gidecekmişiz. Mutlaka kocasına söyleyip kendisini davet ettirmiştir. İçimden yalvarmaya başladım. İnşallah, bu memurun hanımı benim kafadadır. İkimiz bir olursak bunun üstesinden geliriz. Ancak hayallerim suya düştü. Çünkü gittiğimiz evin hanımı biraz yaşlıydı. Gerçi yağcı birine de benzemiyordu ama belli ki çok yokluk görmüştü. Ziyaretçilerin âdeta teftişe geldiğini kabullenmiş o haliyle eli ayağı dolaşmıştı. Evinde de görmeye alıştığımız türden bir eşya yoktu. Olanlar da hayli eskiydi. Ama Allah var hepsi tertemizdi. Ev sahibi kadıncağız da mahcuptu aslında. Bizimkinin morali bozulmuştu. Zengini pek severdi çünkü. Şöyle kurulacağı bir başköşe olmayınca kanepelerden birine üstünkörü ilişti. E, bizler de koltuksuz evde birer ikişer kanepelere sığıştık. Tatsız bir hoşbeşten sonra kadıncağız ikram için mutfağa geçtiğinde müdürün karısından ilk yorum geldi: -Ay, bunların da hiçbir şeyi yokmuş. İşte o anda hiç beklemediğimiz bir şey oldu. 12-13 yaşlarında olduğunu sandığım bir kız çocuğu kapıdan başını içeri uzattı. Belli ki evin kızıydı. Konuşulanları duymuştu. Bizimkine cevabı yapıştırıverdi: -Gelirken evinden getirseydin ya! Evimizi kontrole mi geldiniz. Utanmıyor musunuz? Hepimiz şoke olduk. Bu söz, müdürün karısının suratında bir tokat gibi patlamıştı. Kıpkırmızı oldu. Ne diyeceğini bilemedi. Gözlerimizi dolaşan şaşkın gözleri çaresizlik içindeydi. Gerçi ev sahibi kadın yetişmiş kızının kulağından çekip "Kızım ayıp değil mi?" diye paylamıştı ama küçük kız, müdürün karısının ağzının payını vermişti. O günden sonra, müdürün karısını bir daha aramızda görmedik. O kız mı? Bir daha onların da evine gidemedik. Çünkü çok geçmeden babasının başka bir il'e daha tayini çıkmıştı. Öyle ya, adamcağızın "doğru söyleyen" bir kızı vardı. Dokuz köyden kovulmaz mıydı? H.K.-Giresun Yazışma adresi: Türkiye Gazetesi İhlas Medya Plaza 29 Ekim Caddesi, 34197 Yenibosna/İstanbul Faks: (0212) 454 31 00

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.