"Bu çocuğa kıymayın!.."

A -
A +

Bıktım artık!" diyordum. "Böyle evlilik de, böyle hayat da yerin dibine batsın!" Sırtında çanta bitkin vaziyette eve dönen kocam ile çok defa merdivenlerde karşılaşıyorduk. Ben sabah servis ile işe gidiyor, kocam sabah mesaiden eve dönüyordu. Akşam ben eve geldiğimde de o gece vardiyasına gidiyordu. Haftada bir gün izni vardı o da üzüntümüze çözüm olmuyordu. Eşim servis amirinden ricada bulunmuş. Bir kararın bir yuvayı ne kadar etkileyeceğini kaç amir bilecek ki? Halden anlamaz adam, bu isteğe suç işledi gibi bir de tepki göstermiş. Hayatımızı birbirimize hasret geçirmeye mahkum olmuştuk. En çok da iki yaşındaki kızımız perişan oluyordu. Bu evlilikten hayır geleceğini anlamıştık (!) Ailelerimize bile söylemeye gerek duymadan ayrılmaya karar verdik. Tamam da iki yaşındaki kız çocuğumuz ne olacaktı? Çocuk Esirgeme Kurumu'na verecektik. Arada bir gider görürdük. Kızımı güzelce hazırladım. İlçe sınırımıza en yakın Kuruma gittik. Bizi dinleyince görevliye yaşadığımız sıkıntımızı anlattım. Öğretmen hanım, "hepsi bu mu?" deyince de şaşırdım. "Bu çocuğa yazık ediyorsunuz" diyerek, bizi müdür beye götürdü. Durumu bir de müdür beye anlattık. Adamcağız, bu arada küçük kızımı yanına çağırmış saçlarını okşayıp "sen ne şeker şeysin" diyerek seviyordu. Sakin bir şekilde dinledikten sonra bize hayat boyu unutamayacağımız bir ders verdi: "Buraya gelen hangi çocuğun ailesinin hangi felakete düçar olduğunu biliyor musunuz? Buradaki çocuklar gerçekten anası babası kimi kimsesi olmayan çocuklardır. Hepsi mahzun hepsi üzüntü içindedir. Ne kadar dikkatli bakılırsa bakılsın anne şefkatinden mahrumdur. Siz bu gül gibi çocuğa böyle bir hayatı nasıl reva görürsünüz? Mesai saatleriymiş, hıh! Çok mu zor iş değiştirmek? Çok mu önemli ikinizin de çalışması? Bu geri dönüşü olmayan yola girdiğinizde kalan ömrünüzü huzurlu geçireceğinizi mi sanıyorsunuz? Evlilik bu kadar ucuz mu?" Sonra bize, oradaki çocukları gezdirdi. Melül mahzun gözlerinde, olmayan anne özlemi bir hüzün buğusu gibi duruyordu. Odasına döndüğümüzde babacan nasihatini taçlandırdı: "Bakın çocuklar, bunun vebalini kaldıramazsınız. Bu çocuğa kıymayın. Ona bir lokma az yedirin ama saçını siz okşayın tamam mı!?" Çocuk Esirgeme Kurumu'ndan ayrılırken hayatımızın dersini de almıştık. Eve dönerken nasıl vahim bir hatadan kıl payı kurtulduğumuzu henüz anlayamamıştık. Ama orada gördüğüm kimsesiz çocuklar kızıma dört elle sarılmama sebep olmuştu. Kesinlikle kızıma anne olmaya karar verdim. Eşim de olmazsa başka iş arayacaktı. Aradan on yıl geçti. Şimdi üçüncü çocuğuma annelik yapıyorum. Eşim de daha değişik bir meslekte çalışıyor. Bize babalık yapan ve büyük bir hatadan kurtaran o müdüre ise hâlâ dua ediyorum. Rumuz: "Anne"-İstanbul Yazışma adresi: Türkiye Gazetesi İhlas Medya Plaza 29 Ekim Caddesi, 34197 Yenibosna/İstanbul Faks: (0212) 454 31 00

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.