O artık Medineli olmuş...

A -
A +

Biz üniversiteye yeni başladığımızda o son sınıftaydı. Evli barklı, çoluk çocuk sahibi bir "Abi" diyorduk. Saygıyla birlikte hayranlığımız vardı kendisine. Çok ağırbaşlı, titiz, temiz olduğu kadar ihlâslı biriydi. Kendince haklı olduğu konulardaki açıklamalarının ardından Trabzon Of şivesiyle "Hey ciduu!" deyişi vardı ki ona özgüydü. "Hey gidi" demek istiyordu... Celal Abi, son sınıfta da olsa, bizim gibi bir üniversite öğrencisiydi. O yıllarda Samsun Derebahçe'deki "Garibane"de kalan beş altı öğrenci arkadaştan biriydi. Aralarında bir ben Edebiyat öğrencisiydim. Diğer arkadaşlar da Celal Abi gibi ilahiyatçıydı... Bir akşam, biz demli çay eşliğinde muhabbetteyken Celal Abi, masasında çalışıyor, bir şeyler yazıp çiziyordu. Masada ders çalışırken sırtı bize yüzü duvara dönük otururdu. Bir ara gözüm takıldı. Celal Abi yazdığını siliyor, sonra tekrar yazıyor, sonra durup düşünüyor, tekrar siliyordu. Kim bilir ne yapıyordu? Derken beklenmedik bir hareketle geri döndü. Gözü beni aradı. Göz göze geldiğimizde şaşkın ve sinirli bir şekilde dedi ki: -Ha uşağum, sana bir şey soracağum. -Buyur Celal Abi? -Sen Edebiyatçısun. Ha bu "deneke" midur "teneke" midur da? Deftere yazıp yazıp sildiği kelimeyi gösteriyordu. Kendi dili "deneke" demeye alışık olduğu için ağız alışkanlığına uygun şekilde "deneke" yazıyordu. Ama bu yazdığının imlaya uymadığını "teneke" olması gerektiğini düşünüp düzeltiyordu. Ama düzeltse de beynindeki söyleyişe uymadığı için kararsız kalıyordu. Bu kararsızlığı had safhaya ulaşınca dayanamamış "teneke" kelimesinin doğru yazılışını bana sormak zorunda kalmıştı... Yine bir gün, kendisinin de bulunduğu bir ekiple kitap satışlarına gitmiştik. Fatsa'da öğle namazını kılmak üzere bir cami önünde mola vermiştik. Herkes ihtiyacını giderip şadırvana yöneldiği halde Celal Abi, WC çıkışındaki derme çatma kulübenin para bırakılan küçük penceresinin hizasına kadar eğilmiş, içeride para toplayan tuvaletçiye bir şeyler anlatmaya çalışıyordu. Uzun bir süre geçmesine rağmen gelmeyince meraklanıp yanına gittim. Tuvaletçiye olanca saflığı ve samimiyetiyle meramını anlatmaya çalışıyordu. Celal Abi tuvaletçiye 50 kuruş vermiş ama adam 100 kuruş istemişti. Tuvaletin kapısında "Büyük 100", "küçük 50" yazıyordu. Tuvaletçi, içerideki pisuvarları gösteriyor ve diyordu ki: -Ben anlamam. Küçük abdestini yapacaksan şurada ayakta yapacaktın. Madem içeri girdin büyük abdest parası vereceksin. Celal Abi de gayet nazik bir şekilde adamcağıza bir düsturu anlatmaya çalışıyordu: -Canım kardeşim, ayakta bevl (çiş) etmek uygun değildir. Onun için oturarak bevl etmek için içeri girdim. İçeride küçük abdest bozdum. -Olmaz. Oraya girmek 100 kuruş. Celal Abi'yi kenara çekip "Bu konuyu akşama kadar anlatamazsın. Vereceksin 100 kuruşu geçeceksin" diye zor ikna etmiştik. Geçtiğimiz hafta bir mail aldım. İzmir'den Rıza Erdemirci Abi'den geliyordu: "Şu bizim Of''li Celal Ayaz, "Hastayım ameliyat oldum" demişti. "Çalışamayacağım için emekli oldum" demişti. Hacca gitmeye hazırlanıyordu. Hacdan dönememiş. Medine'de kalmış. Artık o bir Medineli... Rahmetullahi aleyh vasiaten. Çoğu gitti, azı kaldı, sıra artık bize geldi... Mevla'm hayırlısını ihsan eyleye..." "Hey cidu Celal Ağabey" dedim, yüreğim yanarak. Demek o mukaddes topraklara dönmemek üzere gittin ha... Sonra hatırıma geldi mısralar... "... Neylersin ölüm herkesin başında. / Uyudun uyanamadın olacak./Kim bilir nerde, nasıl, kaç yaşında?/Bir namazlık saltanatın olacak,/Taht misali o musalla taşında." Emin Ceylan-İstanbul Yazışma adresi: Türkiye Gazetesi İhlas Medya Plaza 29 Ekim Caddesi, 34197 Yenibosna/İstanbul Faks: (0212) 454 31 00

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.