"Ne olur Cemal, yapma!.."

A -
A +

54 yaşındayım. 12 yaşına kadar fakir ama sevgi dolu bir ailenin çocuğuydum. Annemle babam bize hep sevgiyi, merhameti, iyilik etmeyi öğretmişti. Büyüdükçe çevreden insanlar tanıdım. Hayat şartları her kesimden insanla tanışmayı, çalışmayı gerektirdi. Her biri de göz yaşartan cinsinden inanılmaz olaylar yaşadım. Ne amansız zalimler gördüm. Zalim görüntüsünün içinde merhamet yüklü nice yüreklere rastladım. Her şeye rağmen güzel ahlakı ve sabrıyla katı kalplerin yumuşamasına vesile olan mukaddes insanlar tanıdım. Bu anlatacaklarım çile dolu hayatta unutulmaz acı hatıralardan yalnızca birkaç demettir. Nalan, evleneli on yıl olmuştu. Kocası bir kamu görevlisiydi. Çalışkandı. Ek işler de yapıyor, üç çocuğuyla Nalan'ı kimseye muhtaç etmiyordu. O yıl kooperatiften evleri teslim edilmişti. Artık kendi evlerinde oturup daha da huzurlu ve mutlu olacaklardı. Öyle de oldu. Ama onların başarısını ve mutluluğunu çekemeyen birileri, ne yapıp edip genç kadının çalışkan kocasını bir şekilde yanlış yollara çekmeyi başarmışlardı. Nalan günlerce yalvarmış kocasına: "-Ne olur Cemal, yapma! Üç yavrumuz var. Okula gidiyorlar. Mutluyuz. Yalvarırım huzurumuzu bozacak bu tür işlerden uzak dur!" Cemal aslında hanımını da seviyor, çocuklarını da. Ne var ki acımasız insanlar onun zayıf yanlarını iyi biliyorlar ve ona öyle tesir ediyorlar ki... Karısının gözyaşlarına, masum çocuklarının bakışlarına aldırış etmeden, düşüncesizce zalimlerin peşine takılıyor. İşi gazinoculuğa kadar götürüyor. Daha önce yabancısı olduğu bu sahte güzelliklerin esiri oluyor. Kısa sürede allak bullak oluyor. Her şeyini kaybediyor. Gırtlağa kadar da borcun içine sürükleniyor. Evi satılıyor, eşyalar haraç mezat elden çıkıyor, icralar geliyor. Bu da yetmiyor, maaşına da haciz koyuyorlar. Nalan ne yapsın? Kime ne desin? Üç masum yavrusu var. Onların da kendi çocukluğu gibi sevgi ortamında büyümesini istiyor. Ama kaderin önüne geçilebilir mi? Hayat ağır bir imtihan... Her şeyini kaybeden zavallı Cemal'in sinirleri bozulur, hasta olur. İş yeri tayinini İstanbul'a çıkartır. Ve... Nalan üç çocuğuyla kala kalır. Dul bir kadından farkı yoktur. Üstelik beş kuruşluk gelirleri de... Hem üç çocuğu besleyip büyütmek, eğitimlerini üstlenmek, ev kirasını vermek... Bütün bunlar Nalan'ı beklemektedir. Nalan çalışmak ister ama nerede, nasıl? Ona acıyan akrabalarının yardımıyla bir örgü makinesi alır. Evlerine yakın olan Halk Eğitim Kurslarına yazılır. Çalışkanlığı sabrı ve de azmi ile örgüyü çabucak öğrenir. Eşin dostun yardımıyla sattığı örgülerden zar zor ekmek parasını çıkartmaya başlamıştır. Sefillik içinde geçen bu bir yılın ardından Cemal malulen emekli olmuş ve çıkagelmiştir. Ama gelen kocası değil adeta bir insan enkazıdır! Üç kuruş emekli aylığı bir türlü bitmek bilmeyen borçlarına gitmektedir. Sinir hastasıdır. Kendini toparlayıp hayata yeniden sarılabilme mücadelesi yerine bir de Nalan'dan harçlık ister. Dahası da var... Bir de bunlar yetmezmiş gibi, "Bütün bu sıkıntıları yaşamama sen sebep oldun!" diyerek her fırsatta karısına bağırıp çağırmakta ve onu rencide etmektedir. Nalan hep çocuklarını düşünerek susar. Alttan alır. "Haklısın efendi. Bir daha olmaz" diyerek eşini sakinleştirmeye çalışır. Eylül, okulların açılma ayıdır. Nalan yine Halk Eğitimin yolunu tutar. Ama üç gün sonra kendini kurs müdürünün huzurunda bulur. Acaba Müdür niçin çağırmıştır? Bilmeden bir suç mu işlemiştir? Ya birisi, bir iftira atarsa hali ne olur? (Devamı yarın) Rumuz: "İmtihan"-Ankara Yazışma adresi: Türkiye Gazetesi İhlas Medya Plaza 29 Ekim Caddesi, 34197 Yenibosna/İstanbul Faks: (0212) 454 31 00

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.