Kimsesizlik alında bir leke!

A -
A +

“Devletimiz çok şükür yurtlarımız hakkındaki bu algıyı değiştirmek için güzel adımlar atıyor...”

Benim bu yetiştirme yurdunda ne işim var? Bu çocuk yuvasına beni kim bıraktı? Oradan da yetiştirme yurduna niye gönderildim? Ailem hakkında niçin tek bir bilgiye dahi sahip değilim?
Bu soruların cevabı bana Ağrı Dağının zirvesi kadar uzaktı… Bildiğim bir şey varsa insanlara karşı biraz öfke, biraz kırgın daha doğrusu hayata biraz küskün olduğum…
Çünkü çocuk olarak bizler için annesizlik ve babasızlık belki hayatın en büyük cezasıydı… Hayatta bir çocuk için en önemli iki varlık olan “anne” ve “baba” bizim için olmayan iki varlıktı.
Bu iki kutsal varlıktan ayrı yaşamak zorunda kalışımız yetmezmiş gibi bir başka üzüntü daha yüklüyordu insanlar o minik omuzlarımıza.
Kimsesiz çocuk… Yetiştirme yurdu çocuğu… Anası babası olmayan çocuklar…
Yine cevabını bulamadığımız bir sorun daha yaşıyorduk ben ve benim gibi olanlar… O da şu:
Neden okula gittiğimizde insanlar diğer çocuklara normal bakarken bize tuhaf bakıyordu?
Biz çocuk değil miydik?
Ya da biz mi istedik bizim böyle bir konumda olmamızı? Hayatı seçme hakkımız olsaydı ister miydik böyle olmayı?
Peki hiçbir suçumuz olmadığı hâlde anaların ve babaların hatalarını da toplayıp minicik bedenlerimize yüklerken utanmıyor muydu vicdanlar?
Hayır… Yüz bin defa hayır…
Yetiştirme yurduna gelen veya bırakılan çocuklar için asla böyle bir algı kabul edilemez…
İstatistik yapılmış mıdır bilmiyorum ama yapılsa bile gayrimeşru dünyaya gelmiş bedbahtların sayısı çok fazla değildir.  
Peki bu duygu niye toplumun şuuraltında hep taptaze durur?
Çünkü burada olan çocukların ana babası olsa bile, artık ana babaları yanlarında değildir. Onları terk etmiştir.
Terk edilen niçin terk ediyor? Birçok sebep sayabilirsiniz… Ama her bir sebebin hemen yanı başında kaya gibi durur merhametsizlik…
Annesi babası merhamet etmiyor olunca o çocuğa toplumun merhameti olur mu? Ya da ne kadar olur?
Düz mantık bakar bize gözler… Anası babası yok… Öyleyse… En masum ifade:
“Kimsesiz çocuk...”
Bu bile bizlere acımayla birlikte bakışlardaki tedirginliği tetiklemeye yeter.
Ziyaretimize gelenler severken, yardım getirenler yüzümüze gülümserken, okulda arkadaşımız ismimizi söylerken aynı tedirginliği bakışlarında hissederiz… Kimsesizliğimiz alnımızda çıkmayan kara bir lekedir…
Şimdi mi çok şükür devletimiz yurtlar hakkındaki bu algıyı değiştirmek için güzel adımlar atıyor...
            Rumuz: D.Ş.-İstanbul

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.