Karda yönümü kaybetmiştim!..

A -
A +
“Kar ve fırtına ile boğuşarak yürümeye çalışıyordum. Ne kadar yol almıştım bilemiyorum, yönümü kaybetmiştim...”
 
Dışarıda kar dizlere kadar olsa da ben köyüme, okuluma dönmekte ısrar ediyordum. Beni köyüne davet eden Cafer Öğretmen beni bu karda köyden göndermeye razı olmuyordu:
-Gitmem lazım Cafer Hocam. Mutlaka okula dönmeliyim.
-Ama niye? Zaten hafta sonu değil mi Muzaffer Hocam?
-Hayır benim gitmem lazım… Kesinlikle okulda olmam lazım.
Adamcağız, beni çağırdığına çağıracağını pişman olmuştu. Ben de geldiğime pişman olmuştum ama serde gençlik ve delikanlılık olunca kar da yağsa yola çıkmaya karar verdim mi tamamdı.
O durumda yola çıkmam olacak şey değildi ama saat 09.00’da vedalaşıp evden ayrıldım. Köye indiğim yamaçtan çıkmaya başladım. Kar dizlerimden yukarıdaydı. Köy geride kalmış gözden kaybolmuştu.
Kar ve fırtına ile boğuşarak yürümeye çalışıyordum. Ne kadar yol almıştım bilmiyorum, önüme ormanlarla kaplı sarp dağlar çıktı. O anda bende jeton düşmüştü. Ben yolu şaşırmış ve kaybolmuştum!..
Yol diyorsam ne yolu, ortada yol filan yoktu. Ben bir gün önce gelirken yağmur ve çamurlu patika bir köy yolundan gelmiştim. Şimdi ise her yeri kar kaplamış ne yol kalmıştı ne iz. Ben köyüme gidecek istikametin tam aksi istikamete gitmiştim.
Geri döndüm. Karlara bata çıka yol almaya çalışıyordum. Bazen göğsüme kadar kara gömülüyordum. Kar, fırtına şeklinde yağıyordu. Gittiğim güzergâh bazen ormanlık, bazen açık alandı. Önüme çıkan ormanlık kesimleri geçmek için üzerinde biriken karlarla eğilen ağaç dallarını elimdeki sopayla silkeliyor karlarını dökerek düzelmelerini sağlıyor böylece geçecek yol açıyordum.
Ağaçsız alanlara çıktığımda fırtına öylesine şiddetliydi ki ağzımdan burnumdan giriyor nefes almakta zorluk çekiyordum. Gözlerimi açamıyordum. Üzerimde gabardin kumaştan bir pardösü, boynumda kaşkol vardı. Öylesine bir mücadele veriyordum ki sırılsıklam terlemiştim. Pardösümün üst düğmelerini açtım, başıma sardığım kaşkolümü boynuma indirdim.
Ne tarafa nereye gideceğimi bilemeden yol almaya çalışıyordum. Bir yerde durdum. Ön taraflarıma baktım, sık ormanlı kuytu yerlerdi. Bir tarafım ormanlarla kaplı sarp yamaçlar. Tabir erindeyse deniz bitmişti. Bu dağ başında ölsem kimsenin haberi olmayacak, karlar erise bile kim bilir benden ne zaman haber alınacaktı. Alınabilecek miydi? DEVAMI YARIN
UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.