"Sadece Allaha havale ettim!"

A -
A +
“Bir kamyona arkadan çarparak altına girmiş ve hanımı ile kendisinin cesetlerini zorlukla çıkarmışlar!..”
 
Yaptığımız kazada yüzde yüz haklı olmamıza rağmen o meçhul polisin bizi haksız çıkartmaması için elimizden gelen çabayı harcıyorduk. Savcının odasında iken beni tanıdığını söyleyen adliye kâtibi ile hemşehri olduğumuz ortaya çıktı. Dedi ki kâtip:
“Ben ilimizin adliyesinde kâtibim. Hemşehriyiz. Ben de sizin akşamki olayla ilgili olarak gelmiştim. Kaza yapan gençler tanıdığım olur. Karakoldan kaza raporunu aldım. Savcı bey de hemşehrimiz olduğu için bir ziyaret edeyim dedim...”
Savcı bey devreye girdi:
“Bu kaza raporuna göre 8/8 kabahatlisiniz. Anlaşın” dedi.
Tabii ben durumu anlattım. Savcı:
“Artık bu ihtilafı mahkeme çözer” dedi.
Komisere gittim. O da aynı şeyi söyledi. Üstelik nöbetçi iken olayı gören iki eri de bir şekilde razı ederek ifadelerini aleyhime olacak şekilde almışlar.
Bütün bunları beceren de ilimizin adliyesinde çalışan savcının yanında karşılaştığım o hemşehrimmiş. Bu zavallılar konuya hukuk ve kurallar çerçevesinde yaklaşacağına bizim kendi inanç ve düşüncelerinde olmadığımızı düşünerek böyle bir haksızlığa yönelmişler.
Neyse, biz bir avukat tuttuk ve mahkemeye müracaat ettik. Mahkeme de aleyhimize sonuçlanmasın mı?
Şimdiki aklım olsa hiç böyle bir şey yapar mıyım? Şimdi, adamlar elimi kolumu bağlamış olarak istedikleri zulmü yapmanın keyfini çıkarıyorlardı.
Avukata dedim ki: “Bütün bu haksızlık ve adaletsizlik karşısında, kalbim çok mahzun oldu. Masrafların tamamını cebimden ödedim. Çünkü başta bir hata yaptım. Büyüklerime durumu danışmadan kendi başıma karar verdim.
12 Eylül 1980 öncesi idi ve ülke çok karışıktı. Avukat inançlı bir kimseydi. Dedim ki:
“Avukat bey, kalbim çok mahzun oldu. Beddua etmiyorum sadece Allah müstahaklarını versin...” Aradan ne kadar zaman geçti bilmiyorum. Bir gün avukat iş yerime geldi.
Dedi ki: “Senin o kazada başrollerde oynayan kâtip var ya, arabasıyla şehirler arası yolda giderken, bir kamyona arkadan çarparak altına girmiş ve hanımı ile kendisinin cesetlerini zorlukla çıkarmışlar.”
Dedim ki: “Her ikisine de üzüldüm. Beddua etmedim. Ama bizim dinimizde başkasının başına gelen felakete sevinmek yoktur. Ama bazı şeyler var ki, Allahü teâlâya havale edildiği zaman sonuca kimse bir şey diyemez.”    

          Sait Yolaçan-İstanbul

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.