Yayla çocuklarına selam olsun

A -
A +
“Bunlar yayla çocuğu, geriye doğru yaslansın etrafı iyi görebilsinler iyi bir yolculuk yapsınlar” derdi.”
 
 
Neydi o çocukluğumuzun yolculukları… Neydi o günlerin otobüs firmaları ve acenteleri… Malatya’dan Ankara'ya giden otobüs firmalarının Balaban’da temsilcileri vardı. Bunlara “simsar” denirdi. Yolculuk öncesi bunlarla görüşürdük otobüs bileti almak için. Kollu bir telefonları vardı. Çevirerek Malatya’yı ararlardı. Telefona çıkana da gözlerimize bakarak bizi kayırır ifadelerle derlerdi ki karşıya: “Üç tane yeğenim yanımda. Ankara ya gidecekler...”
Sonra da babacan bir ses tonuyla ilave ederdi: “Bunlar yayla çocukları geriye doğru yaslansınlar etrafı iyi görebilsinler iyi bir yolculuk yapsınlar...”
Oradan bir ses gelirdi: “39-40-41 numara...”
Numaraları yazarken bu arada da kahveciye seslenirdi: “Yeğenlerime üç çay gelsin...”
Biz de kendimizi sahiplenmiş hisseder sevinirdik. Otobüste en güzel yer bizimki zannederdik. Binerken önden binmeye çalıştığımızda muavin sevincimizi kursağımızda bırakırdı: “Yeriniz en arka koltuklarda neden yolcuları rahatsız ediyorsunuz!..”
Yerimize oturduğumuzda görürdük ki ne yaslanma var ne sağı solu görmek. O zaman anlardık. Bizler yayla çocuğu değil aldatılmış çilekeş "Anadolu çocuğu" olduğumuzu… Ama bize ısmarlanan üç bardak karbonattan dem almış bayat çayların ezikliğiyle “Ya amca, bize ne biçim koltukları satmışsın” diye hesap sormaya utanırdık. Ve eskinin bu merhamet fukaraları bazı simsarları, bize kimsenin tercih etmediği "teker üstü" veya en arkadaki "kaput" koltukları satarlardı.
“Nereden nereye!” diye… Şimdi bilet almak için ne otobüs firma temsilcilerine gitmeye gerek var. Ne simsarla görüşmeye… Teknolojiyi güncelleyene akıllı telefonla hemen her şey bir tık ötede… Giriyorsun istediğin firmanın internet sitesine… Giriyorsun online satış bölümüne, bütün koltuklar karşında. Hangisi satılmış hangisi satılmamış tek tek görüyorsun… Kendin nereyi istersen, ister ön koltuklar, ister cam kenarı… İster koridor, ister kapı yanı… Seçip beğenip tıklıyorsun… Hesabından bilet ücretini de ödüyor veya rezervini yapıyorsun… İşlem tamam…
Şimdi peron önlerinde “Haydi hemen Ankara, Ankara!” diye bağıran kimi emektar simsarları gördükçe çocukluk günlerime gidiyorum… Hatırıma Faruk Nafiz Çamlıbel’in o içli şiiri geliyor…
“… Ne şair yaş döker, ne âşık ağlar/Tarihe karıştı eski sevdalar/Beyhude seslenir, beyhude çağlar/Bir sola, bir sağa çoban çeşmesi...”  
           Yaşar Gönenç-Malatya
UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.